Nis 172009
 

 

terminator-4

Alman matematikçi David Hilbert (1862-1943) ‘genel’ bir matematik probleminin çözümü için algoritmik bir yöntemin ilke olarak var olup olmadığı sorusunu ortaya koyar. Entscheidungs problem ya da hilbert problemi olarak bilinen problem budur: 

İyi tanımlanmış ‘tüm’ matematik problemlerini çözecek ‘mekanik’ bir yöntem var mıdır? 

 

Buna karşın, bir Turing Makinası’nın ‘mekanik’ olarak belirlenebilecek ‘her’ mantıksal veya matematiksel işlemi kapsayıp kapsamadığını da sorabiliriz. N. turing makinasını  tn ile gösterelim. p sayısının ikilik kodlamasını da tn(m) = p şeklinde gösterelim. Bu durum, tn , m sayısına uygulandığında p sayısını üretir demektir. Bu işlem algoritmik bir yöntemdirve evrensel turing makinasına (u) uygulanabilir. 

Continue reading »

Nis 132009
 

picture-1

Herşeyin online olduğu ve ağzı olanın konuştuğu bu devirde firmaların kendileri hakkında ne düşünüldüğünü, daha da önemlisi aktif ya da potansiyel müşterilerin onlar hakkında neler düşündüğüne dair bilgi eksiklikliğinden ya geç aksiyon alınır veya müşteri kayıplarının nedenlerine dair fikirler gerek markanız gerekse markanızı emanet ettiğiniz ajaslarınız tarafından ölçümlenemediği için havada kalır. Zira müşterileriniz her zaman sizin Çağrı Merkezlerinizi arayarak veya e-posta atarak kısaca ayağınıza gelerek düşüncelerini ifade etmez.  Sizin yükümlülüğünüz her zaman müşterinin laf ağzından çıktığı an yakalamak üzerine kurulu olmalıdır ki bu da oldukça zor bir iştir ama en hızlı ve en doğru aksiyonlar da böyle alınır. Bunun için milyonlarca dolar paralar harcanır, pazar ve tüketici araştırmaları yapılır, sonucun doğruyu yansıtıp yansıtmadığını ise her zaman emin olmadan izlersiniz.

Dünyada en çok kullanıcıya sahip CRM(Müşteri İlişkileri Yönetimi) yazılımı ve hizmeti sağlayan Salesforces.com, bilginin internette bu kadar dağınık olduğu sanal dünyalarımızda, firmanız hakkında facebook’ta, bloglarda, forumlarda neler konuşulduğunu, ürününüz hakkında ne gibi geribildirimlerde, şikayetlerde ve yorumlarda bulunulduğunu ölçümleyerek sizin önünüze Google Analytics misali  raporluyor. Bu işi CRM odaklı olmayan yöntem ve arayüzle Google Alerts ve Tracur sizin yerinize siteleri tarayarak yapıyordu. Ancak arayüz olarak çok daha başarılı olan ve Service Cloud olarak adlandırılan SalesForces.com’un bu ürünü yerin kulağı var tabirini hakeden bir sonuç sizlere sunuyor. Ürünün demo videosunu aşağıdan izleyebilirsiniz.

Nis 132009
 

analyticalengine

Genel algoritma kavramının kesin bir şekilde belirlenmesi ve ortak tanımının yapılması Turing makinası kavramının ortaya çıkmasıyla mümkün olmuştur. Turing makinası kavramı, 1937 yılında İngiliz matematikçisi, şifre uzmanı ve bilgisayar bilimcisi Alan Mathison Turing (1912-1954) tarafından bulunmuştur. Alan Turing, Hilbert problemine çözüm getirebilmek amacıyla Turing makinasını ortaya koymuştur. Turing, insan beynini bir ‘makine’ gibi görüp, ‘makina’ kavramını tanımlamak amacıyla, işlevlerini temel öğelerine ayırmıştır. Böylece bir matematik problemi ile uğraşan matematikçinin eylemlerini, ‘mekanik yöntemler’ olarak belirlemiştir. 

Bir Turing makinası kuramsal bir makinadır. Bir fiziksel nesne değil, bir ‘soyut matematik’ ürünüdür. Öklid Algoritması’ nda sayılar ne kadar büyük olursa olsun algoritma yine sonlu komutlar dizisinden oluşur. Sayıların büyük olması yöntemin daha uzun bir zamanda cevap vermesini sağlayabilir. Ayrıca işlemlerin yapılabilmesi için daha fazla ‘müsvedde kağıdı’ gerekebilir. 

Continue reading »

Nis 122009
 

escher-self portrait

Dilimize Fransızca “perspectif”(bakış açısı)’ten gelen sözcüğün latince tabanı ‘per'(boydan boya), ‘specere’,’spect’ (gözlemek, bakmak) kelimelerinin birleşimiyle “perpektivus” “perspect”(boydan boya derinlemesine bakmak) olarak yer alıyor. Bu konuda derslerde verilen örnekler açısından en yetkin isimlerden İtalyan Carlo Crivelli’in “the annunciation” adlı resmi ya da Giorgio De Chirici resimlerinin bir çoğu olsa da, Alman ressam Albrecht Durer’in bu konudaki teknik kitapları ki perpektif için başlı başına kadrajı sağlayan ve gözü sabitleştiren bir makinası bile mevcuttu ve bu onun bilim arzusunun kanıtıdır ki bu anlamda teorik perspektifin endüstirileşmesine de olanak sağladı… (bkz: zograskop), (bkz: stereoskop)

Durer'in perspektif makinasıAlbrecht Durer’in nü tablolarında kullanılmak üzere geliştirdiği Perspektif Makinası

crivell2Carla Crivelli’nin “The Annunciation” adlı resmi

Diğer yandan perspektif kurallarını altüst eden Maurits Cornelis Escher’in “Convex and Concave”, “Waterfall”, “Ascending and Descending” gibi resimlerinde perspektifin olanaksızlığa da kapı açabildiğini görüyoruz, Tıpkı Salvadore Dali’nin “Crucifixion” adlı resminde üç boyutlu perspektiften dört boyutlu perspektife geçişinde görülebileceği gibi.

escher-ascending-and-descending-mediumEscher’in “Ascending and Descending” adlı eseri

dali_crucifixioSalvador Dali’nin “Crucifixion” adlı tablosu

Haritacılık içinde önemli olan perspektif bir yandan Batı’da boyut, sonsuzluk mesafe bilgisi olarak ele alınırken, Çin ve Japon sanatında “kuş bakışı” gözlemin ilke olarak edinildiği gözüküyor.

Bir çok mimari, 3d , 2d nesnelerin tasarımında kullanılan yazılımlar için gerekli olan perspektif bilgisinin ilk kaynaklarından biri mimari açıdan her ne kadar içgüdüsel hesaplamalarda olsa Antik Yunan’ın anıt mezarlarıdır. (bkz: parthenon). Daha sonra natüralizm etkisiyle işin içine rönesans mimarlarından Filippo Brunelleschei, Leon Battista Alberti ve ressam Piero Della Francesca ile perspektifin öncüsü olarak anılmasına sebebiyet verecek metodoloji sözkonusu olmuştur. Burada Arşimed’in ve Öklid Geometrisinin perspektife tutarlı kurallar getirmesi açısından önemi büyüktür. Zira, Leon Battista Alberti’nin 1435’teki “De Pictura” eserinde perspektifin geometri ve resim sanatını uygulayan bir yasal mimari yöntem olarak ele alması bu metodolojinin ilk sonuçlarıdır.

albertiAlberti’nin çalışmaları mimari perspektif anlayışa yeni bir yön verdi.

Rönesans döneminde matematikçiler cephesinde ise Fransız mimar ve geometri ustası bir matematikçi olan Girard Desarques”in “projektif geometri” kavramını ele alıp, temellendirmesinden ve sonrasında Hean Henri Lambert ve Gaspard Monge adlı matematikçilerin de bu temellerin kanıta dayalı ilişkilendirmelerini yapmadan yaklaşık 100 yıl öncesinde bir isim daha göze çarpar: İtalyan ressam, filozof, astronom Guidobaldo Del Monte’nin 1600 yılında yayınladığı “perspectivae libri vi” adlı eserinde getirdiği optik yanılma ve perspektif üzerine matematiksel tabanlı teorisidir.

davinci_drawingPerspektif ustası Leonardo Da Vinci’nin çizimlerinden biri

Perspektifin felsefeye etkisi ise; bilginin fenemonolojisine dair ve neokantçı görüşleriyle, ayrıca dil ve sembolik formlar felsefesi kitaplarından tanınan alman filozof Ernst Cassirer’in “Rönesans Felsefesinde Evren ve Birey” kitabında “Matematik, bir kavram ve estetik bir kategori olan orantı, araştırmacı ile yaratıcının, doğanın gizemlerini araştıran insanla, yaratıcı sanatçının buluştuğu noktadır.” diyerek perspektifin matematik temelleriyle sanattaki görüntüsüne kattığı gerçeklik ve estetik adına yüceltilmesi olarak yorumlanabilecek kadar önemlidir.

Nis 122009
 

Astrofizikçi stephen hawking
TED 2008 röportajında Stephen Hawking kendisine sorulan ve evrenın başlangıcına, ufoların varolup olmadığına ve insan ırkının geleceğine dair soruları kimi zaman espirili bir dille cevaplıyor. Bu zevkli, merak dolu ve kimi zaman keskin cevaplar içeren röportajı aşağıdan izleyebilirsiniz.

Nis 122009
 

zday
Para bazlı ekonomi modeline ciddi alternatif oluşturan uluslararası büyük bir kitle tarafından takipçileri olan Zeitgeist ekibinden yeni bir belgesel kaynak bazlı ekonomi modeli yine sade ve öz bir dille anlatıyor. Transition Plan(geçiş Planı)adlı Türkçe altyazılı bu belgeseli aşağıdan izleyebilirsiniz.

Nis 092009
 

 

Bilimde Çok Yazarlılık İmkanları Sunan Yazılımlar Artıyor.

Hacettepe Üniversitesi’nde Bilgi ve Belge Yönetimi alanında Araştırma Görevlisi Umut Al’ın  okumaktan keyif aldığım sözlükçülük, wikipedia,bloggerlık,facebook, twitter gibi bir çok Web 2.0. uygulamasının gelişimini de ilgilendirdiğini ve bir sosyal iletişim yöntemi olarak çok yazarlılık kavramını da içine alarak düşündüğüm için önem arzeden makalesidir. Çıkarımsamalarını maddeleyerek şöyle özetlemek nezdimde mümküdür: 

– bilimsel iletişim yayın sayısındaki artış, yayınların fiyatları, elektronik yayıncılık gibi bir çok faktörden etkilenir. 

– araştırması 1975- 2002 tarihleri arasındaki yılları kapsayarak Social Science Citation Index (ssci) veritabanında yapılan taramayı kapsamaktadır. 

– Sosyal bilimlerde akademik sınıflandırma biçimi olan SSCI’de bulunan disiplinler arasında antropoloji, arkeoloji, coğrafya, dil ve edebiyat, eğitim, ekonomi, felsefe, hukuk, iletişim, işletme, kamu yönetimi, kütüphanecilik, mimarlık, psikoloji, siyaset, sosyal çevre bilim, sosyoloji ve tarih yer almaktadır. 

– Çok yazarlılık oranı ve yayın başına düşen yazar sayılarına bakıldığında en hızlı değişim tıp alanındadır ki radikal örnek olarak 1993 yılında New England Journal of Medicine adlı dergide yayımlanan bir makale, 972 yazarın imzasını taşımaktadır. 

– 1900 ile 2000 yılları arası incelenmiş, makale başına yazar sayısındaki en yüksek artışın kimya alanında olduğu ortaya çıkmıştır. 

– Ülkemizdeki kütüphanecilik makalelerinde ise çok yazarlılık yaygın değildir. Ülkemiz kütüphanecilik literatüründe yazıların genellikle tek yazarlı olduğunu gösteren bir çalışmaya göre; en eski kütüphanecilik dergimiz olan Türk Kütüphaneciliği Dergisi’nde çok yazarlı makalelerin oranı sadece %3’tür. 

– Çok yazarlılık konusunda başta tıp ve sağlık bilimleri gelmekte, sırasıyla temel bilimler, mühendislik ve sosyal bilimler onları takip etmektedir. sanat ve beşeri bilimlerde ise tek yazarlı yayınların oranı yüksektir. 

– Arkeoloji ve antropoloji ortalama yazar sayısı yüksek alanlar olarak karşımıza çıkarken, sosyal çevre bilim, tarih, dil ve edebiyat alanlarında ortalama yazar sayısı nispeten düşüktür. 

– SSCI’de 1975-2002 yılları arasında Türkiye adresli 2818 yayın yer almaktadır. Söz konusu yayınlar arasında sadece makaleler değil, bildiri özetleri ve kitap eleştirileri gibi farklı yayın türleri de bulunmaktadır. 

– Türkiye adresli bu yayınlar arasında; tüm yayınların %43’ü tek yazarlıdır (1219 yayın).  İki yazarlı yayınların tüm yayınlar içindeki oranı %2’dir. Üç ve üzeri yazar sayısına sahip yayınlar ise tüm yayınların %29’unu oluşturmaktadır. 

– Çok yazarlı yayınların sayısındaki artışın temel nedenlerinden bir tanesi günümüzde disiplinleri arası çalışmalar yapılmasının zorunluluğu ve buna bağlı olarak da farklı alanlardan araştırmacıların birlikte araştırma yapma gereksinimi duymalarıdır. 

– Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin Tıp ve Yaşam Bilimleri literatürüne yapmış olduğu katkıya ilişkin bulguları sunan bir araştırmada (tonta ve ilhan 2002:126) 1988 yılında 3,8 olan yayın başına ortalama katkıda bulunan araştırmacı sayısının 1997 yılında 4,6’ya yükseldiği görülmektedir 

– Türkiye’de, sosyal bilimlerde 1990’lı yılların başından itibaren çok yazarlılığın hakim olduğunu göstermektedir. 

– Makalenin sahibi Umut Al’a göre; bir yayının birden çok kişi tarafından kaleme alınması yayının niteliğini olumlu yönde etkileyebilecek bir unsurdur.

Nis 072009
 

mountain

2005 yılından beri bilgisayarlarımızla bizi sanal turist yapan Google Earth, şimdiye kadar 400 milyon farklı ziyaretçi tarafından indirildi. Google Latitude ile işi bir adım ileriye taşıyarak her birimizin twitter gibi neyi nerede yaptığını anlatmamıza olanak sağlandı. Sonuçta biz bunu en iyi cep telefonuyla beceririz diyen kitleye ithafen Google Earth, Google Maps’te olmayan nice özelliğini cebimize taşımak için Iphone aplikasyonunu 2008’in sonlarına doğru duyurdu. Trulia.com ve Homes.com gibi Online Emlak ilanı sektörünün devlerinin de peşisıra sitelerinde keyifle gezmemize yarayan Iphone aplikasyonları geldi. Google Earth ve Iphone birleşimi sayesinde online emlak ilanı sektöründe yeni bir hareketlilik yaşanacaktır.

bangkok1

Her türlü multimedya içeriği post etmekle beslenecek ve bunun artık olmazsa olmaz haline geleceği emlak ilanları, ülkemizde de yakında beklediğimiz Google Street View özelliği sayesinde sanal turist’ten sanal ev arayan kişiye dönüşerek daha da çok meraklı olacağız. Çünkü Google Earth ile dağın diplerinde aradığımız bir Karadeniz yaylası evinin özelliği ve komşusu olmasını istediğimiz yeşillik,bağ, bahçe, denizin ne kadar uzak olduğu, ya da Fenerbahçe sahillerinde baktığımız bir evin stadı ne açıdan gördüğü, hangi fotoğrafla etikenlendiği, wikipedia’da nasıl yer verildiğini anlamamız mümkünken, çevresi veya evin kendisine dair videoları da izlememiz mümkün olacak. Emlak Danışmanlarına ise burada büyük iş düşüyor. Evin satışı için teknoloji bu kadar ayaklarına serilmişken, interneti, Google Maps, Microsoft Virtual Earth veya Google Earth’ü etkin bir şekilde beslemeleri gerekiyor.

Geleceğin en iyi emlak danışmanı olarak belleyeceğimiz kişi; bizim internetteki ev arayışımızda, evin içini en etkin gezmemize olanak sağlaması dışında, olası komşularımızdan, evin etrafından, karakola, notere, bankaya, doğaya, ulaşım alterlerine yakın olup olmamasından haberdar ederek doğru karar verdiren emlak danışmanı olacak. Çünkü evi yerinde görmek istemek için daha az vakit harcayan,müşteri değerimizin farkında olan daha kaprisli ve tembel bir toplum olacağız. Biz tatilde, işte, evde, parkta veya kimi zaman kaprisli bir şekilde hasta yatağımızda ev aramak, emlak endeksinden evin değerlemesini öğrenmek ve buna göre uygun fiyatı bulmak, sizin kim olduğunuzu öğrenmek ve sizinle hep online olarak mesajlaşmakve pazarlık yapmak isteyeceğiz. İşin özü, teknoloji elinizin altında iken yenilemenizde ve geç kalmamanızda fayda var.

Aşağıda Google Earth’ün Iphone aplikasyonu özelliklerini izleyebilirsiniz.

Nis 072009
 

polio_in_india2007

50 yılı aşkın çalışmaların sonucunda aşısına kavuştuğumuz ve en son Dünya Sağlık Örgütü üyeleri arasında 1998 yılında Türkiye’de rastladığımız çocuk felci hastalığına Unicef, Vermillion Films ve Google katkılarıyla oluşturulan ve Hindistan’daki müslüman ailelerin ve toplumun çocuk felcinden nasıl etkilendiğini anlatan, 2008 En İyi Kısa Film dalında Oscar adayı da olan ve ismini Nobel Edebiyat Ödüllü Rus muhalif yazar Alexander Solzhenitsyn’ın bir sözünden esinlenerek alan 38 dakikalık çarpıcı belgesel.

Nis 072009
 

spielzeugland2009 Oscar’larında En İyi Kısa Film ödülünü alarak daha da dikkat çeken, Nazi Almanya’sında Yahudi soykırımını konu alan nice çalışmadan biri olarak yönetmen Jochen Alexander Freydank’ın gözünden, piyano ve kemanı hissettiren müziklerinin de etkileyici olduğu,belgesel tadında  bir kısa filmi aşağıdan 2 bölüm halinde izleyebilirsiniz.

Nis 072009
 

 

Karl Popper'ın Üç Dünya Kuramı

Karl Popper’ın ‘üç dünya kuramı’ şöyle açıklanabilir: 

Popper üç dünya belirlemiştir:  Birinci dünya, doğal çevremizi oluşturan nesne ve olguları; İkinci dünya, insanın düşünme, bilgi edinme, değerlendirme, karar verme gibi öznel süreçleri; Üçüncü dünya ise insanın ikinci dünya’ da oluşturup açığa çıkardığı, giderek nesnel bir kimlik kazanan kültürel bir yapıt ve süreçleri kapsamaktadır. 

Popper’ a göre, ” kültür dünya’ sı ” dediği Üçüncü Dünya, zihinsel etkinliğin ürünüdür. öznel yaşamdan bağımsız nesnel bir yapıya sahiptir. Zihin dünyası da fiziksel dünya ile ilişkilidir. 

Bilim, sanat, felsefe, dil, din ile birlikte matematik de üçüncü dünya’ nın bir parçasıdır. matematiksel nesneler ve bu nesneler arasındaki ilişkiler Üçüncü Dünya’ ya aittir. 

Aristoteles, sayıları, doğaya dayalı soyutlamalar olarak açıklarken, Platon, sayıları, ‘idea’ dediği yetkin formlar olarak tanımlar. Platon’ a göre ‘nokta’, ‘üçgen’, ‘doğru’, ‘çember’ gibi matematiksel nesneler, gerçek fiziksel nesnelerin dünyası yönünden ancak yaklaşık olarak anlaşılabilirler. Öyle ki bu matematiksel nesneler, Platon’ un matematik kavramlarının ‘ideal dünyasında’ yer alırlar. 

Platon’ un dünyası somut nesnelerden değil, matematiksel nesnelerden oluşmuştur. gerçek dış dünyanın işlevleri, yalnızca kesin matematikle, yani platon’ un zeka yoluyla ulaşılabilen ideal dünyasıyla anlaşılabilir. 

Matematiksel doğruluk kavramında ‘mutlak’ ve ‘tanrı vergisi’ olan bir şey vardır. Matematiksel Platonizm’ in ilgi alanı budur. Herhangi bir formel sistemde ise matematiksel doğruluk kavramı ‘insan yapısı’ bir niteliğe sahiptir. 

Karl Popper’ ın Üçüncü dünya’ sına farklı bir yaklaşım Roger Penrose’da görülür. Penrose’ a göre Üçüncü Dünya “kültür dünyası” değil, “Platoncu varlıklar”, diğer bir deyişle ” mutlak matematiksel doğrular dünyasıdır “. 

Continue reading »

Nis 022009
 

 

askvekiskanclik

İsrail Sanat Bilim ve Teknoloji Enstitüsü’nde Psikoloji ve Davranış Bilimleri Programının şefi ve klinik psikoloji dalında çalışan Ayala Malach Pines’ın bu konu hakkında yapılabilen engeniş sosyolojik ve psikolojik araştırma bütünü 359 sayfalık kitap.

Kitabın hikayesi yazarın bir gün “kıskançlık hakkında ne biliyorsun?” sorusuna yetersiz kalışından sonra “kıskançlık hakkında bilmediklerimiz” üzerine bir yazı hazırlamasının istenmesiyle başlayan ve yıllara yayılan bilimsel araştırmalardan oluşuyor.

Yazara göre bu kitap, üç tip okuyucu kitlesine hitap ediyor: kıskançlıkla boğuşanlar, kıskançlık sorunuyla ve partnerinin kıskançlığıyla boğuşanlar, son olarak da kıskançlıkla karşılaşmış, entelektüel merakı olan ve bu konuda daha fazla bilgi edinmek isteyen kişiler.

Genel olarak hoşuma giden özellikler, kitabın hem saha çalışması üzerine hem de kuramlar üzerine -aksi görüşleri de içeren- teorik araştırmalardan faydalanması ve sonunda ‘terapistlere not başlığı’ altında işin uzmanını da es geçmeyeceği deneyimlerin sonuçlarını anlatması. Kitap on bölümden ve  işin uzmanlarına yöntembilim açısından faydalı olacak 3 ekten oluşuyor.

İlk bölüm ‘romantik kıskançlık nedir’ hakkında psikodinamik yaklaşımlardan kıskançlığa eğilime, sosyobiyolojik yaklaşımlardan haset kavramına kronik ve akut kıskançlığı da içine alan bir çok bilinmesi gereken tanımı ‘vaka incelemesi’ ile birleştirerek inceliyor. Bu bölümde yazarın konu hakkında yazılmış literatürden de faydalandığı da söylersek tanım hakkında doymuş bir şekilde kitabın geri kalanları algılamamız için bir avantaj elde etmemiz anlamına geliyor. ‘Romantik imge‘ bahsinde ise çocukluk travmaları, sadakatsiz baba, aldatma olgusu aşkın evrensel mi öznel mi olduğu sorularına yanıt aranıyor.

Continue reading »