Ara 102002
 

NEDEN UZAYDA KOLONİLEŞİYORUZ?

“Her şey beklenti içindeydi, her şey sessiz ve sakindi; hareketsizdi ve gökler bomboştu”

Eski bir Maya efsanesinden alınan bu cümle, uzun bir süreçten sonra Dünyamızın yaşadığı evrimin başlangıcını belki de sonunu belli ediyor. Göklerin bomboş olmasından rahatsız olan yeni Dünyalı bizler, bir çok uydu attık geçtiğimiz yüzyılda uzayın görünen boşluklarına. İlkçağdan itibaren Çinlilerin, Moğolların roket sevdasından alınan güçle 20. yüzyılın süper güçleri önce uzaya çıkıp hava atma yarışına girdiler. Bu uğurda yapılan çalışmalar birçok dünyalının ölümüne neden oldu.
İnsanoğlu gökte yerleşmek için içinde beliren kıpırdanmaları bilim-kurgu öykülerine aktardı. Bu öykülerin temeli ilkçağlardaki uygarlıkların keşif merakından doğmuştu ama bilim-kurgu yazarları uzayda yaşamak yeni gezegenlere ulaşmak ve onların üstünde yaşam destekli, kanunları olan yepyeni bir uygarlık yarattı: UZAY KOLONİLERİ. Ve bu fikirler bilimsel anlamda değer kazandı ve bilim-kurgu romanları aldığı temelleri , insanoğlunun uzaya çıkıp yaşaması için astronomlara ilham verme suretiyle yeni temellere dönüştürdüler. Ve Voyager, SkyLab, Artemis, Space Stations gibi projeler için gün doğdu.
Savaşların, çevrenin ve psikolojinin olumsuz etkilerinin yavaş yavaş bir bulut gibi insanlığın üstünde yer etmesine karşın aynı insanlık o bulutları delip yeni uygarlıkları aramak istiyor. Peki neden?
Bu konuda Prof. Dr. Carl Sagan‘ın bakış açısı oldukça ilginç ” Ne zaman tüm Dünya ve gezegenlerin hepsi keşfedilirse, ne zaman bizler Güneş Sistemi içerisinde kendi kendine yeten bir topluluk olursak, ne zaman ve bir kez daha içimizdeki amaçsız dürtü uyanırsa, o zaman başka yıldızların başka dünyaları ve gezegenleri bizi işaret ederek parmağıyla çağıracaktır.”
Bunun anlamı çok derinlere inerek insan sosyolojisinin içinde aranabilir. Kolonileşmenin nedenleri arasında bu araştırmayı yapanlardan birinin söylediği söz de en az Carl Sagan’ın saptaması kadar ilginçtir:“Dünya hasta değil, o hamile”

İnsanlık uygar olma yolunda katettiği aşamaları olumsuz yanları olsa bile bu sözün arkasına gizleyebilir. Dünya’yı anne olarak kabul edersek, uzay kolonileri onun fetüs halindeki çocuklarına benzetilebilir. Biyosfer ise hamile bir kadına, insanlık da biyosferin üreyen sistemiyle özdeşleştirilebilir. Sonuçta artık doğumun kaçınılmaz olduğu ortaya çıkıyor. Bir çok ülke uzaya uzay istasyonları yapmak için tek bir bayrak altında yer almayı kabul ediyor. İnsanlığın nüfusundan ve yok edilen yaşam alanlarının farkında olan bu grup yeni yerlere taşınmak için çalışıyor, bir dünyanın ona yetmeyeceğini bilerek.
Diğer yandan uzaya atılan uyduların getirilerinden de bilineceği üzerine, yeni yaşam alanları için üs oluşturmak bu kolonileşmenin nedenlerinden biri . Diğer yandan bitki, hayvan ve yaşam için gerekli gazların evrendeki oluşum biçimleri belki de dünyadaki bir çok hastalığa çare bulabilir ve yeni üretim modelleri ortaya çıkabilir. Bunların bir kısmı da başarılmış durumda. Diğer yandan ulusların birleşmesi gündeme getirilerek tek bir barışçıl dünya yolunda adım atılacak.
Ve beklide en önemli gerçek şu: NASA ve ESA’nın tespitlerine göre ve biz de bunu Deep Impact ve Armegeddon filmleriyle toplumsal olarak nabzımız yoklanarak, karşılaşma ihtimalimizin yüksek gerçek var, tıpkı dinozorların başına geldiği gibi: Bir göktaşının dünyaya çarpması ve yaşamı yok etmesi. Bu bekleniyor ve hazırlıklar bu gerçekten yola çıkılarak yapılıyor esasında. Uzayda yaşamayı öğrenmeliyiz çünkü olay dünyanın yok olması ise alternatif alan bulmak zorunlu hale geliyor. Gök taşının dünyaya çarpana kadar bunu başarmalıyız ve dünyada yaşam kalktığında müdahale şansımız dışardan mümkün olsun. İşin kötü tarafı bunun sinema filmleri ya da bilim-kurgu romanlarındaki kadar eğlenceli olmayacağı.
Ne dersiniz bilim-kurgu romanlarında okuduğumuz uzaydaki kolonileşmenin küçük de olsa şu an da gerçekleştirilmesi, ileride insanlığın sonunun iyi mi kötü mü olacağı konusunda sizde fikir uyandırabiliyor mu?
ZORLUKLAR
İnsanlığı büyük güç öncesinde ne gibi sorunlar bekliyor? Bunları halletmeden yapılacak bir transfer, büyük felaketlere yol açabilir mi? İşte bu felaketleri önlemek için bilim adamlarının önüne çıkan ve halletmesi gereken zorluklar:
– Yer Çekimi
– Isı
– Atmosfer koşullarına adaptasyon
– Su ve Yemek
– Uzay Yasası
– İletişim
– Ucuz yoldan Enerji
– Radyasyon
– Yaşam Evleri
– Tıbbi müdahale
– Ucuz insan ve malzeme taşıması
– Vakum/baskı etkisi
Başlı başına her birinin aşılması zor olan problemler için NASA 1975’den itibaren çözüm planları geliştirmekte. Bu planları yapanlar kimi zaman öğrencilerde oluyor ve 1994 yılından sonra öğrenci projeleri de oldukça geliştirilmiş.

ARAŞTIRMA İNDEKSİ:
– Neden Kolonileşiyoruz?
– Zorluklar
– Sağlık
– Yemek
– Su
– Enerji
– İletişim
– Yasa
– Yaşam
– Turizm
– Kimle? Nerede?  Ne Zaman?
– Son Söz

Uzayda Kolonileşme

If you enjoyed this post, please consider leaving a comment or subscribing to the RSS feed to have future articles delivered to your feed reader.

 Leave a Reply

You may use these HTML tags and attributes: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>

(required)

(required)

Kapat