Eki 022004
 

Oyuktaki Güç

Nasılda parmaklarımda eriyor kısacık tazecik saçların
erkekliğimi eskitiyorum bu mor odalı koyunda
avuç dolusu güç kamçılıyorum sana
nasılda zevk kırıntıları bırakıyor arkasında

emilen küpeler
silkinen tenler koyultuyor feleğimin rengini
bezler parçalanıyor ahşap oymalı divanında
sessiz sersemler gibiyiz biz o oyukta…

süt dilin
bade terin
iç iç bitiremiyorum dudaklarımda
ben bittim onlar akmaya devam ediyor sırtıma.
ateş parçası buz damlası oluyor
nostaljik bir roman gibi okuyorum seni
her bir sayfanda bir deli bir de deli edeni

Eros uyanıyor geliyor şafağın gerisinden
ok yetmiyor mızraklarıyla saldırıyor
menekşe kokunu veriyor süzülen yanaklarıma
parmakların dolaşıyor seni kavrayan diri kollarımda
iz bırakıyorum kalçalarında
sözlerim oynaşıyor kulaklarınla

masal perisi değilsin ama ondan güzelsin
nar değilsin ama ondan alevlisin
kırbaç değilsin ama ondan betersin
masmavi gözlerin gözyuvalarıma yerleşirken
ıslaklığım içindekini bitirsin

zamanın çeşnisi başlıyor kokmaya
yalıçapkınları çobanyıldızını oyalıyor
sokak lambalarına kızan gölgem dumanları boğuyor
sızıyoruz köşedeki işlemeli mindere
işlenmiş sahneleniyor bedenlerimizde

nasıl da avuçlarım kayganlaşıyor senle iken
bir posta güvercini gibi heyecanlısın
bir kaplan kadar gururlu
nerede kaldı senin keklik ürkekliğin
ilk nehrinde niye bukadar çabuk boğuldum sorarım sana

olmasaydı etrafta toscanın çikolatalı opera armonisi
kimi zaman sessizlik kimi zaman ney taksimi
yapışırmıydı bu dudaklar boynundan geri
karışırmıydı şişen göğsüm göğsünden ileri

olsun bu da yastıkaltı öyküsü gibiydi
kapı altından bırakılan bir not gibiydi…
bilinmedik ezberlenmedik bir bahçe camında
üstsüzlüğüne kapıldım işte…
tekrar gelir miyim bilmem yanına
beyaz pelerinli prens gibi gizemli an adımı ormanında
belki çeker kanım azgın köpük çıkaran dalgalarını
belki duymak ister korkularım ruhundan serpilen gerilimli hatıraları
istersin sende belki kucağımı, yanımı, bağrımı…

kuş cıvıltılarının duvar öremediği sabahta
hırsız gibi pencerene giren esintinin
aramızdaki yangına yetişmesiyle uyudun da
söndü gözlerinin mavi ışıkları
coştu gözlerimin yeşil akıntıları…

Reha Başoğul