Tem 192018
 

Yeni araştırmaya göre bir şeyin sanat olduğunun söylenmesi, otomatik olarak ona verdiğimiz tepkiyi hem nöral hem de davranışsal seviyede değiştiriyor.

Herkes için, dağınık bir yatak bir sanat çalışması değilken, yargılarımız onun hakkında yapılan konuşmalardan etkilenmektedir. Bir nörobilim araştırması, 1790 yılında yayımlanan Alman filozof Immanuel Kant’ın Yargı Yetisinin Eleştirisi eserinde ileri sürdüğü 200 yıllık sanat teorisine destek veriyor. Continue reading »

Haz 262012
 

“The Great Masters” Sergisi: Leonardo, Michelangelo ve Raffaello, Fotoğraf: Reha Başoğul

“Eğer sanatçı, kendini onlara aşık eden güzellikleri görmek istiyorsa, onları yaratacak efendidir.
Eğer tüyler ürperten büyük şeyleri, onu güldürecek ya da gerçekten tutku uyandıran şeyleri görmek
istiyorsa onların efendisi ve Tanrı’sıdır… Aslında, evrende öz, varoluş ya da hayal gücü olarak ne varsa
bu onun önce zihnine düşer, sonra ellerine yansır.”

/ Leonardo Da Vinci

İstanbul, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi ve Arter Tasarım’ın gerçekleştirdiği Türkiye’nin ilk interaktif sergisi özelliğiyle, Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi’nde 31 Temmuz 2012 tarihine kadar İtalyan Rönesansı’nın üç ustasını, Leonardo Da Vinci, (1452-1519) ,Michelangelo Buonarroti(1475-1564),  Raffaello Sanzio’yu(1483-1520) ağırlayacak. Sergide Rönesans ustalarının tüm eserleri olmasa da, sayısız kere replikaları yapılacak kadar önemli, dünya bilim, kültür,sanat tarihinde çok önemli yeri olan Davut Heykeli, Atina Okulu, Sistine Şapeli tavanı freskleri, San Pietra Bazilikası kubbesi, Leonardo’nun not defterlerindeki mekanik ve mühendislik çizimlerinden ve tanımlamalarından yola çıkılarak hazırlanan maketler ile Son Akşam Yemeği eserlerine yer veriliyor.

Kuşkusuz serginin böyle deha özellikleri taşıyan eserlerine yer vermesi dışında, Vestel’in ana sponsorluğu sayesinde, sergideki bu eserlerin bazılarına interaktif bir deneyimle özümsetilmeye çalışan bir özelliği de söz konusu.

Her üçünü daha yakından tanıdığımızda, multidisipliner ve çoklu zeka kuramına uyacak şekilde, farklı yetenekleri ile şair, mimar, heykeltraş, ressam, tasarımcı, mühendis, müzisyen özelliklerini kapılmış gibi gözüken durum Brunelleschi’nin Floransası içindeki görünümde deha denilen ve özellikle Leonardo’un sanat ve bilim adına getirdiği düzlemde zenginliği görürken, bir bilgin olmadan, sadece sanat üzerine mimar,şair,heykeltraş, ressam gibi Michelangelo’yu görüyoruz. Raffaello ile gelen XVI. yüzyılda ise, büyük üstatların sadece tek bir sanatta karar kıldığı bir tercihin öne çıktığını söyleyebiliriz.

“The Great Masters” Sergisi: Leonardo, Michelangelo ve Raffaello, Fotoğraf: Reha Başoğul

Her üçünün bir sergide yer almasının bu açıdan da izlenmesinin faydalı olacağını düşünürken, karakteristik özellikleri itibariyle her üçünün de solak olması, ustalarının etkisinde kalmaları, altın oran kullanmaları, çeşitli disleksi, asperger sendromu gibi biyolojik ve psikojik rahatsızlıklar atfedilmesi de dönemin eserlerine bakış açımızı genişletebilir.

İşin ilginç taraflarından bir diğeri de Michelangelo’nun Leonardo’dan yirmi üç yaş küçük olması ve bu süreçte birbirleri arasında sürtüşmeler yaşamaları ve birbirlerinden hoşlanmamaları, Raffaello’nun ise, böyle iki ustanın yarattıkları sonrası kendine nasıl bir alan açacağı konusunda akıl karışıklığı ve sonra kendisini bulabilmesi, bu üç ustanın bazı eserlerinin oluşmasında motive eden etkenlerden biri olduğu gerçeğidir.

Sergiyi gezerken, her üçünün de eserlerinin üretim zamanlamaları ve kendilerinin dışında gelişen sosyo-ekonomik ve ekonomi politik gerçeklerle incelemenizin faydası olacaktır.

SERGİDEKİ LEONARDO DA VINCI’NIN ESERLERİ (1452-1519)

“Eserleri kısaltanlar, bilgi ve sevgiyi yaralar… Hakkında tam bilgi vermeye yemin ettiği şeylerin parçalarını kısaltmak için
bütünsel olarak ortaya konmuş şeylerin büyük bir bölümünü dışarıda bırakanın ne değeri vardır ki? İnsan ahmaklığı!
Ağacın kereste yapmaya yaradığını göstermek için tümü yapraklarla, çiçek ve meyvelerle bezenmiş bir ağacı çıplak bırakan insanla
aynı hataya düştüğünüzü görmüyorsunuz.”

/ Leonardo Da Vinci

Continue reading »

Şub 282011
 

Güzelliğin Tarihi - Umberto Eco  - Kitap - Doğan Kitap

“Güzelliğin bu tanımı, herhangi bir çıkardan başka bir haz nesnesi olarak ifade edilen,
bundan önceki tanımından türetilebilir. Çünkü haz duygumuzun herhangi bir çıkardan
bağımsız olduğu bilinci ancak bu şekilde değerlendirilebilir. Herkesin haz duyması için
gerekçeler içermelidir. Çünkü, haz kişinin heveslerine(ya da önceden tasarlanmış diğer
bir ilgiye) dayanmadığından ve yargılayan kişi nesnenin değerinin artması açısından
kendisini tamamen özgür hissettiğinden, hazzını kişisel koşullara dayalı olarak açıklayamaz.”

/ Immannuel Kant – Güzelliğin Yansız Hazzı, 1790

Medyanın çeşitlenmesi ve kitlelere nüfus etme gücünün artması ile yapılan paylaşımlar sonucu, 21. yüzyılı yaşadığımız  noktada,  insanın kendince ve kendine başvurmadan oluşan “güzellik” anlayışı bir çok farklı şekilde ele alınmış, kimi zaman elitizm içinde bir Pirelli takvimindeki çıplak kadın “güzel” olarak ön plana çıkarılıp, gerçeküstü olarak düşünsel hadım edilmeye yüz tutan bir fikriyatın temsilcisi olurken, kimi zaman dini bir motif kazanarak mucizevi bir İsa’nın göğe yükselişi yarattığı heyecan ve varoluşsal lezzet kıyasında üst düzey bir erekle “güzel” olarak anılmış, kimi zaman ay ışığının yarattığı yakamozda bir çiftin elele tutuşması anı simgesel olarak “güzel” olarak adledilirken, bunun matematiksel formu bile veya şiiri bile güzellik çarklarından biri olduğu gibi, kimi zaman ise bir yılanın açlık bahanesiyle bir fareyi yuttuğu an doğa içinde belki de her an olmasına rağmen sıradışı bulunarak hayranlık uyandırdığı “güzel” olarak anlatılagelmiş ve çeşitli sanat dallarıyla diğer insanlara sunulmuştur.

Kuşkusuz bu örneklerin çok daha arttırılarak ele alınabilecek güzellik olgusunun, bu kadar farklı koridorlarda uzun süre gezilebilecek derecede sonsuz denecek cinsten bir çeşitlilik sunması, güzelliği, niye güzel bulduğumuzu, hangi tutkuların, arzuların, inançların, ilişkilerin ve trendlerin onu böyle kıldığını algılamamız ve anlamamız açısından tarih boyunca yaşanan olayları, ilişkileri ve doğa enstanenelerin içinde değerlendirilmesi gereken bir bilgi arkeolojisine ihtiyaç duymaktayız.

Sanat Tarihinde nadir bilgi arkeolojisine kapsamlı bakan kitaplar vardır ki Gülün Adı, Foucault Sarkacı, Kraliçe Loana’nın Gizemli Alevi romanları dışında Umberto Eco, “Güzelliğin Tarihi” ve “Çirkinliğin Tarihi” kitaplarıyla bu bazen içiçe geçmiş panaromayı çözümleyecek ve estetik tarihini ve izafi görüşleri de katarak anlattığı kitaplarıyla, uzmanı olduğu göstergebilim kuramlarını da dahil ederek, bu yüzyıl için ışık tutacak ender kitaplardan birini oluşturmayı başarmıştır. Ancak tüm bunlara rağmen, kitapta dikkatinizi çekecek en büyük eksiklik; Ortadoğu, İslam ve Doğu sanatlarının bu kurguda yerini almaması ve Eco’nun Batı kültürü içerisinde bu çerçeveyi sınırlandırması olacaktır.

Türkçesi Doğan Kitap’tan usta çevirmen Ali Cevat Akkoyunlu çevirisiyle çıkan “Güzelliğin Tarihi” , Umberto Eco tarafından 17 bölümden oluşan 90 başlıkta ele alınmakla beraber, kurgusundaki özeniyle de takdir edilecek bir yana sahip. Continue reading »

Oca 022011
 

Çarlık Rusyası Resim Sergisi - Pera Müzesi - Afiş

“Yüz binlerce insan avuç içi kadar bir yere toplanıp, üst üste yaşadıkları toprak

parçasını çirkinleştirmek için var güçleriyle çalışmış olsalar; üzerinde hiç bir şey

yetişmesin diye her yanına taş dikmiş, filizlenen her otu kökünden koparmış, havayı

taş kömürü, petrol yakarak ellerinden geldiğince kirletmiş, çevredeki tüm ağaçları

kesmiş, tüm hayvanları, kuşları uzaklaştırmış olsalar bile gene de ilkbahar ilkbahardı…”

/ Lev Nikolayeviç Tolstoy – Diriliş’ten

19. yüzyılın ikinci yarısında Çarlık Rusyası’nda yaşanan gelişmelerin Rus ressamları tarafından anlatıldığı resim sergisi, Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi tarafından 4 Kasım 2010 tarihinden itibaren sergilenmeye başladı.

Bünyesinde 360 bin resim bulunan St. Petersburg‘daki Rus Devlet Müzesi’nin koleksiyonundan özel olarak seçilmiş realizmin güçlü öğelerini taşıyan bu 65 resmin, dönemin Rusyasında , işçi, kadın sorunları, çocukların bakış açıları, insanların aralarında nasıl eğlendiği ve Rus tarihinde bir çok edebiyatçıya esin kaynağı olan savaş, barış ve ölümün tema olarak yer aldığı resimlerden oluşuyor.

 İlya Repin - Volga Kıyısında Burlaklar - Çarlık Rusyası Resim Sergisi - Pera Müzesi

Serginin en önemli resimlerinden olan 1844 doğumlu İlya Repin’in “Volga Kıyısında Burlaklar” adlı tablosu, Rus resim sanatının en önemli eserlerinden biri olarak gösteriliyor. İşçi sınıfı içerisinde halkın tokluk adına nasıl bir mücadelenin içine girdiğine dair bir resim yapmaya karar veren Repin, 1868’de Neva Nehri’ne yaptığı yolculukta , paçavralar içinde bir tekneyi çeken burlakları gördüğünde içler acısı durumdan ilham alır. Volga kıyısında mavnayı çeken 11 burlağın yüzleri düşmüş, bitap halde, kayışları sırtına alarak ilerlemeye çalışırlar. Her birinin vücudundaki direnç kimi zaman yenilmiş, kimi zaman dirençli kimi zaman hırs dolu olmasıyla detaylanan resimde tek uzaklara bakan ve aralarında en genç olan burlak, o an için kayışı gevşetmektedir. Sergi notlarına göre Repin’in genç delikanlının açık ve parlak renklerle resmedilip, yırtık gömleğinin kırmızısının odak noktasını oluşturması , yerinden doğrulan Rusya’yı sembolize etmektedir.

İlya Repin kendi resimlerine dair felsefesini şöyle anlatıyor: Continue reading »

Haz 132010
 

Gunther von Hagens - Orijinal Vücut Dünyası-Yaşam Döngüsü - Body Worlds sergisi

“Ölüden diriyi çekip çıkarınca ölen, doğru yolu bulur.”

/Mevlana

60’dan fazla ülkede 30 milyondan fazla ziyaretçiye ve 11 bin 500 beden bağışçısına ulaşan Alman bilimadamı ve anatomist Dr. Gunther Von Hagens’in sıradışı sergisi 11 Haziran- 17 Aralık 2010 tarihleri arasında İstanbul Modern/Antrepo 3’de ziyaretçilere açıldı. Serginin ilk defa Müslüman bir ülke olarak anılan Türkiye’de de açılması ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın organ bağışı konusundaki negatif fetvası nedeniyle de izleyenlerin bazılarını biyoetik dışında inançsal sistemleri açısından da itki duymasına sebep olabilir.

Gunther von Hagens - Orijinal Vücut Dünyası-Yaşam Döngüsü - Body Worlds sergisi

Dr. Angelina Whalley’in kavramsal planlayıcısı ve tasarımcısı olduğu sergide, Gunther von Gagens’in mucidi olduğu ve 1977’de patentini aldığı Plastinasyon (estetik anatominin sunumunu olanaklı kılan anatomik örnek koruma yöntemi) tekniği sayesinde 200’den fazla insan örneğinin döllenme sürecinden cenine, bebeklikten çocukluğa, ergenlikten gençliğe, yetişkinlikten yaşlılığa kadar olan tüm yaşam evresini anlatıyor.

Sergiye girmeden önce yetkililerin uyarmasıyla 5 TL karşılığında size mevcut vitrinlerdeki anatomik nesneler hakkında sesli bilgi sahibi olmanız açısından bir araç teklif ediliyor, almanızı tavsiye ederim, faydalı oldu.

Sergiye girişte büyük ekranlarda bir çok insan yüzünün değişimini izleyerek başlıyorsunuz. Akabinde döllenme evresinden başlayarak ceninler karşınıza çıkıyor. Bir yandan hafta hafta ceninin gelişimini farklı plastinatlarda görürken diğer yandan camekan vitrinlerde açıklayıcı yazılardan faydalanıyorsunuz.

Gunther von Hagens - Orijinal Vücut Dünyası-Yaşam Döngüsü - Body Worlds sergisi

Erkek ve kadın kafatası, beyni, cinsel organları, sigara içen ve içmeyen akciğerleri, plasentası, aortları, derisi, kalça ve uyluk kemikleri, omuz ve dirsek eklemleri, diyaframı ayrı ayrı parçalar halinde serginin çeşitli lokasyon noktalarında görebiliyorsunuz ve eğer ses aygıtınız varsa bunlar hakkında kulaklığınızla aygıta girdiğiniz numaraları tuşlayarak ilgili figüre dair biyolojik bilgileri dinleyebiliyorsunuz.

Continue reading »

Nis 122009
 

escher-self portrait

Dilimize Fransızca “perspectif”(bakış açısı)’ten gelen sözcüğün latince tabanı ‘per'(boydan boya), ‘specere’,’spect’ (gözlemek, bakmak) kelimelerinin birleşimiyle “perpektivus” “perspect”(boydan boya derinlemesine bakmak) olarak yer alıyor. Bu konuda derslerde verilen örnekler açısından en yetkin isimlerden İtalyan Carlo Crivelli’in “the annunciation” adlı resmi ya da Giorgio De Chirici resimlerinin bir çoğu olsa da, Alman ressam Albrecht Durer’in bu konudaki teknik kitapları ki perpektif için başlı başına kadrajı sağlayan ve gözü sabitleştiren bir makinası bile mevcuttu ve bu onun bilim arzusunun kanıtıdır ki bu anlamda teorik perspektifin endüstirileşmesine de olanak sağladı… (bkz: zograskop), (bkz: stereoskop)

Durer'in perspektif makinasıAlbrecht Durer’in nü tablolarında kullanılmak üzere geliştirdiği Perspektif Makinası

crivell2Carla Crivelli’nin “The Annunciation” adlı resmi

Diğer yandan perspektif kurallarını altüst eden Maurits Cornelis Escher’in “Convex and Concave”, “Waterfall”, “Ascending and Descending” gibi resimlerinde perspektifin olanaksızlığa da kapı açabildiğini görüyoruz, Tıpkı Salvadore Dali’nin “Crucifixion” adlı resminde üç boyutlu perspektiften dört boyutlu perspektife geçişinde görülebileceği gibi.

escher-ascending-and-descending-mediumEscher’in “Ascending and Descending” adlı eseri

dali_crucifixioSalvador Dali’nin “Crucifixion” adlı tablosu

Haritacılık içinde önemli olan perspektif bir yandan Batı’da boyut, sonsuzluk mesafe bilgisi olarak ele alınırken, Çin ve Japon sanatında “kuş bakışı” gözlemin ilke olarak edinildiği gözüküyor.

Bir çok mimari, 3d , 2d nesnelerin tasarımında kullanılan yazılımlar için gerekli olan perspektif bilgisinin ilk kaynaklarından biri mimari açıdan her ne kadar içgüdüsel hesaplamalarda olsa Antik Yunan’ın anıt mezarlarıdır. (bkz: parthenon). Daha sonra natüralizm etkisiyle işin içine rönesans mimarlarından Filippo Brunelleschei, Leon Battista Alberti ve ressam Piero Della Francesca ile perspektifin öncüsü olarak anılmasına sebebiyet verecek metodoloji sözkonusu olmuştur. Burada Arşimed’in ve Öklid Geometrisinin perspektife tutarlı kurallar getirmesi açısından önemi büyüktür. Zira, Leon Battista Alberti’nin 1435’teki “De Pictura” eserinde perspektifin geometri ve resim sanatını uygulayan bir yasal mimari yöntem olarak ele alması bu metodolojinin ilk sonuçlarıdır.

albertiAlberti’nin çalışmaları mimari perspektif anlayışa yeni bir yön verdi.

Rönesans döneminde matematikçiler cephesinde ise Fransız mimar ve geometri ustası bir matematikçi olan Girard Desarques”in “projektif geometri” kavramını ele alıp, temellendirmesinden ve sonrasında Hean Henri Lambert ve Gaspard Monge adlı matematikçilerin de bu temellerin kanıta dayalı ilişkilendirmelerini yapmadan yaklaşık 100 yıl öncesinde bir isim daha göze çarpar: İtalyan ressam, filozof, astronom Guidobaldo Del Monte’nin 1600 yılında yayınladığı “perspectivae libri vi” adlı eserinde getirdiği optik yanılma ve perspektif üzerine matematiksel tabanlı teorisidir.

davinci_drawingPerspektif ustası Leonardo Da Vinci’nin çizimlerinden biri

Perspektifin felsefeye etkisi ise; bilginin fenemonolojisine dair ve neokantçı görüşleriyle, ayrıca dil ve sembolik formlar felsefesi kitaplarından tanınan alman filozof Ernst Cassirer’in “Rönesans Felsefesinde Evren ve Birey” kitabında “Matematik, bir kavram ve estetik bir kategori olan orantı, araştırmacı ile yaratıcının, doğanın gizemlerini araştıran insanla, yaratıcı sanatçının buluştuğu noktadır.” diyerek perspektifin matematik temelleriyle sanattaki görüntüsüne kattığı gerçeklik ve estetik adına yüceltilmesi olarak yorumlanabilecek kadar önemlidir.

Mar 302009
 

graphiti

Bilginler sanat tarihi boyunca bir çok halihazırda olan analizin temel yaklaşım biçimlerine  kendi teorilerini oluşturmak için başvurmuşlardır.  Bu yaklaşım biçimleri David Lodge’un “Small Word” kitabında 13 farklı şekilde listelenmiştir. Alegorik, Arketip, Biyografik, Dini,Varoluşçuluk, Freudyen, Tarihi, Jungian, Marksist,Mitolojik, Fenomenel, Retorik ve Yapısal.

 Görsel İletişimde uygulanan etik teorisi ise bu makalenin konusudur. Fakat gerçekte bir çok analitik perspektiften sadece bir tanesidir. Bir ortamdaki görsel mesajın üretimi, sunumu ve tüketimi  doğruluğu görülebilir bir şekilde  tarihi, kültürel ve eleştirel perspektife ait bir dilimin içinde kendini bulabilir.

 Teorinin inşasının gerektirdiklerine bakarsak her bir evre birbirinden gelişir. Bundan başka görsel imajlar  üç ana unsura sahiptir: Eğitimsel, ortamsal ve algısal. Tüm bunlar görsel imajın yaratıcısı tarafından tasarlanan bir amaca ve imajı tüketen kişinin boşluğuna sahiptir. Örneğin gazetecelik ve reklamda kullanılan görsellere bakarsak; bunlar süreklilik arz eden bir boyutta zıt kutuplarda dolaşan iki çeşit görsel biçimidir . Her ne kadar “tartışmalı gazetecilik” denen bir kavram olsa da gazetecilikte kullanılan görseller sıklıkla eğitimsel unsurun bir parçası olarak tatmin edicidir. Buna rağmen bu tarz görsellerin aynı zamanda algısal ve çevresel bileşenleri de bulunmaktadır. Aynı şekilde reklam içeriklerinde kullanılan görsellerin algılara hitap ettiği gerçeği yanında eğitimsel ve çevresel özellikler içerdiği halen tartışmaya açıktır. Tüm bu üç unsurun birleşimine baktığımızda ise etiksel teorinin kitlesel medyanın içeriğini kapsayan tüm görsel mesajların bizlere ulaşması açısından bir temel oluşturur.

Continue reading »

Mar 242009
 

1770_thomas_gainsborough_the_blue_boy-wr400
Batı’nın resim tarihinde popüler kültürün bir parçası haline gelen bir kaç resim vardır. İngiliz sanatında bundan iki tane vardır.1821 senesinde çizilmiş olan bir manzara resmi. diğeri de bundan neredeyse 1 asır önce genç bir çocuk imgesinin resmedildiği “Mavi Çocuk” adlı portredir. Bu Thomas Gainsborough’undur. Gainsborough vatandaşı Reynolds’la birlikte 18.yy’ın en başarılı portre ressamıdır. İngiliz meslektaşıyla girdiği bir anlaşmazlık sonucu bu resmi çizdiği söylenir. Fakat Gainsborough’un esas tutkusu portre çizmek değildir. Ona en büyük huzur veren şey, manzara resmi çizmektir. Her iki alanda da kendini bir usta olarak kabul ettirmiştir.

Mar 212009
 

Bir Rumi motif örneği:Çift başlı kartal

Anadolu Selçukluları tarafından çini, kitap, ahşap, kumaş alanları üzerine uygulandığı için “Anadolu” anlamına gelen, Rumi olarak adlandırılan, diğer adı “selçuki” olan, geometrik formlar, mitolojik öğeler ve hayvanlar, simetrik biçimler kullanan, Osmanlı’nın son zamanlarında batı mimarisinin ve süsleme sanatının modernleşme(!) mantığı altında kullanım sıklığı ciddi şekilde azalmış bir türk süsleme sanatı türü. Detaylı bilgi için tıklayın.

rumisanati1rumisanati2

Mar 152009
 

 

kandinsky

“Sanatta Ruhsallık Üzerine” adlı kitabında; 

“güzellik ruhsal ihtiyaçtan doğar;ruh bir piyanodur, renkler bu piyanonun tuşları, gözler ise tellerine vuran çekiçleridir. sanatçı ise farklı tuşlara basarak insan ruhunu titreten eldir” 

ve de Schoenberg’e yazdığı mektuplardan birinde, 

“eğer bir ressam kendi iç dünyasını kesin olarak biçimlendirmek ister ve buna kendini şartlarsa, müzisyenin kendi iç dünyasını, hiçbir doğa öğesini araya katmaksızın kolay ve doğal olarak ifade ettiğini bir çeşit kıskançlıkla görür. böylece ressamda aynı soyut ifade biçimini kendi resminde arar ve bundan dolayıdır ki; bugünkü resmi ritmik, matematiksel ve yapısal bir biçimleme eğilimi içindedir.” 

diyerek müzik-resim ilişkisine değinen sinestezi hastası olmasına kendisi dahil şükredilecek ressam, estetik teorisyeni. Eserleri için tıklayın.

kandinsky

Mar 142009
 

Amsterdam’daki müzede sunulan “suprematizm” adlı eserine spreyle dolar işareti yaparak saldırı düzenlenmiş, resimlerinde saf geometrik formlar kullanan , amacı hiçliğe varmak olan ve bu yüzden ironik bir şekilde kendi vatanı Rusya’da ağır eleştiriler alan Piet Mondrian’dan bağımsız olarak de stijl örüntüler sunan ressam…

Suprematism

Mar 122009
 

Pipo dilemmasıyla Michel Foucault tarafından irdelenen ve Salvador Dali’den daha sürrealist ve füturist olduğuna dair yorumlara katıldığım belçikalı ressam…Füturizm ilgisi şair arkadaşından gelir. Nehir konseptine sahip resimlerinin altında yatan nedenin, annesinin nehre kendini atarak intihar etmesinin olduğu söylenir. Yayıncılık mesleğiyle de uğraşmış olup, gökyüzü, kuş, kadın, su gibi imgeleme tekrarları göze çarpar ki beni en çok çarpanları, kuş yumurtasına bakıp kuşun resmini yaptığı [perspicacity], ailece verilen tabut pozu [manets balcony] resimleridir.

Oca 112009
 

mh_jacksonpollock2

Iphone aplikasyonu yapılacak kadar kitleleri etkisinde bırakan bu adam önce tuval bezini yere yayar, eline boya kutularını alıp bir sopayla boyaları tuvale saçar, kendinden geçercesine yoruluncaya, ‘bitti artık’ deyinceye kadar sürdürür,sonuç da bir tür soyut resim olur. yapıtını resmin karşısında durarak değil, çevresinde dönerek, içine girerek yaratan, New York Okulu akımının öncüsü bu sanatçının hayatını konu alan, “Ed Harris”in hem yönetip hem Pollock’u iyi de oynadığı “Pollock” adında bir film de mevcuttur. Sitesi için http://www.jacksonpollock.org/

Pollock’un kendisinden “Action Painting” dersi verircesine tarihi görüntüler:

İnsanları “Action Painting” akımı olarak nasıl etkilediği için:

Iphone Aplikasyonu için:

“Jackson Pollock by Miltos Manetas” for iPhone from Memo Akten on Vimeo.

Oca 072009
 

large_sfumato

Üstadı Leonardo Da Vinci olan, nam-ı diğer hava perspektifi. Figürlerin arkasında uzanan manzara gittikçe soluklaşır, griye bürünür ve derinlik sağlanır. Öncesinde çizgisel perspektif varken gerçekçi derinliği bu şekilde inandırıcılık kazandırmış teknik..

Eyl 092008
 

abdulmecid

Sultan Abdülaziz’in oğlu olup II. Meşrutiyet’in göze çarpan hareketli siması…Bugun Ortaköy’deki Boğaziçi silüetine anlam kazandıran Ortaköy Camii’ni yaptıran da kendisidir. Beyninde ressamlığı, kanımca şehzadeliğinden daha ön loblarında yer edinmiş, Guillnet ve Zonara gibi ressamlardan da etkilenmiş bu şehzademiz, saray konulu resimleriyle de bilinmiş olup İbrahim Çallı kuşağının ışık-renk sistematiğini benimseyerek Klasisizm açısından bizlere de haz vermeye başlamıştır. Sergi ve atölye açılması konusunda Osmanlı’nın son dönemlerinde resme olan katkısını yadsımamak lazım. Aynı zamanda Abdülhak Hamit ve Recaizade Mahmut’un portreleri de tarihi babda görülmeye değerdir. Bir de yarı poz yarı enstantane halde “sarayda beethoven” ve “harem’de goethe” resimleri Osmanlı’daki durgunluğun ve aldığı oryantalist eğitimin bir sonucu olsa gerek.

Dilşad Hatun
Dilşad HatunHarem’de Goethe

 Haremde Goethe