Ara 242012
 

Kaybolan Meslekler ve Son Ustalar - M. Ali Diyarbakırlıoğlu

yok yok
bir başkaydı onun sanatı
bi başka çekerdi sırmasını
bi başka sürerdi civasını

dükkanı da bi başkaydı onun
girişte yığın yığın hasırdan oturaklar
en arkalara kaçmış bizim tombaklar
yani öyle her müşteri
giremezdi içeri kolay kolay
haliyle pek bilinmezdi ince işleri
kıyamazdı da tabi
yani anlayacağınız
sadece gözüne girmeyenlere
vermemezlik ederdi Tombak Dede
kısacası siz deyin ona
evlere şenlik
biz diyelim
idare ettik gittik
amma
ne tepsileri
ne ibrikleri saklardı orada bi bilseniz
inanın
görür görmez
bir yerleriniz şişerdi hemen
Tombak Dede’nin de nazı
oraya kadardı zaten
fena da olmazdı hani
çarşı pazar
dolaşmazdınız fellik fellik
alıp koydunuz mu evinize
olurdu size işte bi güzel evladiyelik
sahi
ne güzel atardı kahkahalarını
ne güzel süslerdi onlarla tombaklarını
yanakları da bi değişikti sanki
al al
tombik tombik…

sizin de içinizden
geçer mi bazen
yani nasıl desem
hani birisine giderken
düşünür müsünüz
onu orada göremeden
ya geri dönersem?
neden sordum
çünkü
insanın içine doğuyormuş hakkaten
geçen hafta kaldırmışlar naaşını
yetmişe de dayanmıştı gerçi yaşı
kimine göre bu tombaklarla
fazla bile yaşamıştı
ne olursa olsun
Tombak Dedemdi o benim
çok çayını içtim
çok tembihini de küpe bildim

hani kalkmadan önce
biraz daha gül diye
dalga geçerdim ya:
‘sende yok tabi yenge
bırakmıyorsun bir türlü be Tombak Dede
acelem var
bekler bizimkisi
hadi
artık bana müsaade ‘
derdim demesine ama
ama senin şu acelen de
yine bir başka oldu be Tombak Dede
alacağın olsun
nur içinde yat emi…”

/ Reha Başoğul -“Tombak Dede şiiri

Charles Darwin, insanoğlunun alet kullanımında ve alet yapma becerisinde, kesici dişlerinin küçülmesine sebebiyet verdiğini öne sürmüştü. Daha sonraları da tartışılan bu iddiaya karşılık, bazı hayvanların alet kullanımında böyle bir yönelimin görülmediği gözlemlendi ancak alet yapımının insan zekasıyla ilişkilendirilebileceğine dair bir çok makale de yazıldı. İnsanın tarih öncesi çağlardan beri kendi ivedi ihtiyaçları haricinde örneğin inanç ve keyif ayinlerinde müzik aletlerini de yaptığını bilmekteyiz.

Halihazırda olan teknolojiler, el becerilerimizin gitgide yok olduğuna yönelik önermeler içermekte ve insanın alet kullanımında ve de üretiminde makineleşmenin ve modern toplumun üretimden çok tüketimi benimsemesi sebebiyle, el sanatlarına ilişkin becerilerinin azaldığı yönünde savlar ortaya atılmaktadır. Bu, bir başka açıdan insan zekasının da farklı yönde geliştiğinin mi yoksa zekanın işlevini yitirdiği bir dönemin mi habercisi olduğu gelecekbilimcilerce de tartışılan bir soru.

Küçükken kendime ait fırıldak, topaç ve kızak yapan biri olarak, bilgisayar teknolojilerinin ve dijital kültürün getirileriyle beraber el becerilerim ve ilgim dahilinde ciddi bir oranda bu üretim becerimi kaybettiğimi görmekteyim. İlgi duyulursa tekrar kazanabilecek bu becerilerin yerine örneğin mekanik saat, çamaşır makinesi, pantolon veya ceket yaması, araba motoru,elektronik devre ve aksamı tamiri veya üretimi, bir yandan mucitliğe açık bir yandan da bir yandan ilgi alanlarınız yönünde geliştirebileceğiniz yeni alanlar…

Bu anlamda bazı alanlar var ki kimileri çok eski tarihlerden bu yana olmak üzere, mesleğe dönüşmüş ve insanın ilgi alanlarına ve ihtiyaçlarına yönelik süreklilik arz eden üretim ve tamir ihtiyaçlarına karşılık vermiş, kentlerin karakteristiğinde rol oynamış, dinsel tarihin içindeki ruhani mesajların günlük hayat ile dengesini vurgulamış, geçim kaynağı olarak sosyolojik ilişkilerde kuramsal öneme sahip olmuştur.

Mehmet Ali Diyarbakırlıoğlu

1946 doğumlu yazar M. Ali Diyarbakırlıoğlu da İstanbul Ticaret Odası’ndan çıkan 296 sayfalık kitabında, Türkiye’deki kaybolan mesleklere ve onun son ustalarına fotoğrafçı, ressam ve yazar kimliğiyle  gözünü çeviren ve bu temayla oluşturacağı kitabını 1990’lardan beri türlü engellere ve ekonomik zorluklara rağmen tasarlayan, düşünen, tutkuyla sahiplenen ve neticesinde başaran biri.  Aynı zamanda ödüllü spor fotoğrafları olan ve biçimci ressam olarak değerlendirilen ve yaptığı ve ışığın tek kaynaktan yayıldığı resimlerde Rembrandt ve Velasquez’in etkisi olduğunu söyleyen Diyarbakırlıoğlu’nun kaybolan mesleklere olan ilgisi, küçüklüğüne kadar gidiyor. Ders saatleri dışında çalışma zorunluluğu, onu bakır işlemeciliği, dokumacık, masuracılık, dökümcülük ve baba mesleği olan semercilik yaptığı bir geçmişe sahip olmasını ve bu mesleki becerileri kazanmasını sağlamış. Bu nedenle de ‘bazı kitaplar kaderi, kader de bazı kitapları doğurur’ sözü Diyarbakırlıoğlu için geçerli diyebiliriz.

Continue reading »

Haz 262012
 

“The Great Masters” Sergisi: Leonardo, Michelangelo ve Raffaello, Fotoğraf: Reha Başoğul

“Eğer sanatçı, kendini onlara aşık eden güzellikleri görmek istiyorsa, onları yaratacak efendidir.
Eğer tüyler ürperten büyük şeyleri, onu güldürecek ya da gerçekten tutku uyandıran şeyleri görmek
istiyorsa onların efendisi ve Tanrı’sıdır… Aslında, evrende öz, varoluş ya da hayal gücü olarak ne varsa
bu onun önce zihnine düşer, sonra ellerine yansır.”

/ Leonardo Da Vinci

İstanbul, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi ve Arter Tasarım’ın gerçekleştirdiği Türkiye’nin ilk interaktif sergisi özelliğiyle, Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi’nde 31 Temmuz 2012 tarihine kadar İtalyan Rönesansı’nın üç ustasını, Leonardo Da Vinci, (1452-1519) ,Michelangelo Buonarroti(1475-1564),  Raffaello Sanzio’yu(1483-1520) ağırlayacak. Sergide Rönesans ustalarının tüm eserleri olmasa da, sayısız kere replikaları yapılacak kadar önemli, dünya bilim, kültür,sanat tarihinde çok önemli yeri olan Davut Heykeli, Atina Okulu, Sistine Şapeli tavanı freskleri, San Pietra Bazilikası kubbesi, Leonardo’nun not defterlerindeki mekanik ve mühendislik çizimlerinden ve tanımlamalarından yola çıkılarak hazırlanan maketler ile Son Akşam Yemeği eserlerine yer veriliyor.

Kuşkusuz serginin böyle deha özellikleri taşıyan eserlerine yer vermesi dışında, Vestel’in ana sponsorluğu sayesinde, sergideki bu eserlerin bazılarına interaktif bir deneyimle özümsetilmeye çalışan bir özelliği de söz konusu.

Her üçünü daha yakından tanıdığımızda, multidisipliner ve çoklu zeka kuramına uyacak şekilde, farklı yetenekleri ile şair, mimar, heykeltraş, ressam, tasarımcı, mühendis, müzisyen özelliklerini kapılmış gibi gözüken durum Brunelleschi’nin Floransası içindeki görünümde deha denilen ve özellikle Leonardo’un sanat ve bilim adına getirdiği düzlemde zenginliği görürken, bir bilgin olmadan, sadece sanat üzerine mimar,şair,heykeltraş, ressam gibi Michelangelo’yu görüyoruz. Raffaello ile gelen XVI. yüzyılda ise, büyük üstatların sadece tek bir sanatta karar kıldığı bir tercihin öne çıktığını söyleyebiliriz.

“The Great Masters” Sergisi: Leonardo, Michelangelo ve Raffaello, Fotoğraf: Reha Başoğul

Her üçünün bir sergide yer almasının bu açıdan da izlenmesinin faydalı olacağını düşünürken, karakteristik özellikleri itibariyle her üçünün de solak olması, ustalarının etkisinde kalmaları, altın oran kullanmaları, çeşitli disleksi, asperger sendromu gibi biyolojik ve psikojik rahatsızlıklar atfedilmesi de dönemin eserlerine bakış açımızı genişletebilir.

İşin ilginç taraflarından bir diğeri de Michelangelo’nun Leonardo’dan yirmi üç yaş küçük olması ve bu süreçte birbirleri arasında sürtüşmeler yaşamaları ve birbirlerinden hoşlanmamaları, Raffaello’nun ise, böyle iki ustanın yarattıkları sonrası kendine nasıl bir alan açacağı konusunda akıl karışıklığı ve sonra kendisini bulabilmesi, bu üç ustanın bazı eserlerinin oluşmasında motive eden etkenlerden biri olduğu gerçeğidir.

Sergiyi gezerken, her üçünün de eserlerinin üretim zamanlamaları ve kendilerinin dışında gelişen sosyo-ekonomik ve ekonomi politik gerçeklerle incelemenizin faydası olacaktır.

SERGİDEKİ LEONARDO DA VINCI’NIN ESERLERİ (1452-1519)

“Eserleri kısaltanlar, bilgi ve sevgiyi yaralar… Hakkında tam bilgi vermeye yemin ettiği şeylerin parçalarını kısaltmak için
bütünsel olarak ortaya konmuş şeylerin büyük bir bölümünü dışarıda bırakanın ne değeri vardır ki? İnsan ahmaklığı!
Ağacın kereste yapmaya yaradığını göstermek için tümü yapraklarla, çiçek ve meyvelerle bezenmiş bir ağacı çıplak bırakan insanla
aynı hataya düştüğünüzü görmüyorsunuz.”

/ Leonardo Da Vinci

Continue reading »