Mar 072021
 

Özgür Barış Etli: Profesör Atatürk

Atatürk’ün kurduğu müzelerden, dil çalışmalarına, antropolojik araştırmalardan, uzay öngörülerine kadar sıra dışı karakterinin ve bilgi birikiminin Türk ulusuna ve insanlığa kattığı rehber niteliğindeki yenilikler araştırmacı yazar Özgür Barış Etli tarafından kaleme alınan ‘Profesör Atatürk’ kitabında bir araya geldi. Etli ile Atatürk dehasının, bir ulusun ve bireylerinin zihinsel devrimini nasıl tetiklediği üzerine konuştuk.

Röportaj: Reha BAŞOĞUL

Atatürk’ün, bilim alanındaki, kimi zaman akıl sınırlarını zorlayan bir azimle ve bir ulusun tarih bilinci genetiğini değiştirecek kadar kalıcı araştırmaları, birçok araştırmacı açısından çağın ötesinde bir birikim ve bir o kadar azim ve de çalışkanlık barındırıyordu. Ulu önderimiz Atatürk’ün geometri terminolojisi üzerine ürettiği özgün kelimeleri halen kullanıyoruz. Kurduğu müzeleri geziyoruz ve evrim bilimine verdiği önemle, evrim çalışmalarına adapte olabiliyor, özellikle Türk tarihi üzerine gösterdiği ilgiyle, Türklük bilincine ve Türklerin köken araştırmalarına dair bilgileri okuyabilir, anlayabilir ve yeni alanlar açabilir durumdayız. Özgür Barış Etli, Atatürk’ün birçok alanda bilimsel araştırma tutkusunun, insanlığa olan katkılarını araştıran bir kitap yazdı. Atatürk’ün kurduğu müzeleri gezdi, okuduğu kitaplara düştüğü notları inceledi ve onun bir Profesör olarak da anılmasının neden gerekli olduğuna dair bir kitap kaleme aldı. SÖZCÜ olarak, Etli ile Profesör Atatürk’ü konuştuk. Continue reading »

Haz 302018
 

Dünyanın en çok bilinen ve en çok ziyaret edilen müzelerinden British Museum’da, Eylül 2017 – Ocak 2018 tarihleri arasında Rusya’daki Hermitage Museum tarafından organize edilen “Sibirya’nın antik savaşçıları: İskitler” sergisi gerçekleşti. Ancak bu sergiye ne Türk medyası ilgi gösterdi ne de müzeyi ziyaret edenler İskit-Türk kültürü benzerliği hakkında bilgilendiler. ‘Kültür ve Tarih Açısından İSKİT-TÜRK AYNILIĞI’ kitabının yazarı Dr. Emine Sonnur Özcan ile en azından Türk okurların bu konuda daha fazla bilgilenmesi ve kültür tarihine sahip çıkması için İskitlerin Türklüğü üzerine konuştuk.

Röportaj: REHA BAŞOĞUL

Gazi Üniversitesi’nde önce resim, sonra tarih okuyan ve doktorasını Hacettepe Üniversitesi’nde erken dönem İslâm tarih yazımında gerçeklik meselesi üzerine yapan Dr. Emine Sonnur Özcan, ‘İbn-i Sina’, ‘Biruni’, ‘İslam tarih yazımında gerçeklik ve El-Mesudi’ ve ‘Farabi’ kitaplarının yazarları olması dışında, ‘Tarih ve Tarihçiler’, ‘Osmanlı Şehirleri ve Kırsal Hayatı’ ve ‘Kıymetli Taşlar ve Metaller’ kitaplarının çevirilerini yaptı. ‘Kültür Tarihi Açısından İskit-Türk Aynılığı’ kitabı ile Türkiye’de ve dünyada İskit-Türk aynılığının bir araya getirilmesindeki eksiliği kapatan önemli bir kitaba imza attı. Dr. Özcan, kitabında erken Mezopotamya döneminden başlayarak , eski Fars, Yunan, Roma ve Arap kaynaklarını tarayarak İskit-Türk aynılığı üzerine oldukça önemli ve net bilgileri artarda ortaya koyuyor. Da Vinci ve Newton gibi şaşırtıcı isimlerin yazınları dışında Yecüc-Mecüc gibi dinsel öğelerin arkasındaki İskitlerin izlerini sürüyor. İskitlerle Türklerin ortak kültür özelliklerini kapsamlı bir çalışmayla anlatan Dr. Özcan ile Türkiye’de pek sahip çıkılmadığını gözlemlediğimiz İskit-Türk aynılığının detaylarını konuştuk.

Araştırmanız “Türkler ve İskitlerin aynı topluluğa mensup halklar olduğu” yönünde. Ters açıdan sorarsak, İskitlerin Türk olmadığını söyleyen araştırmalar var mı? Continue reading »

Haz 302018
 

Dünyanın en eski tapınağı olan Göbekli Tepe ile dünya tarihini yeniden tahlil edilmesine neden olması dışında, bölgenin özellikleri de dünyadan birçok araştırmacının ilgisini çekiyor. Bu araştırmacılardan biri de, 12 bin yıl öncesine tarihlenen tapınakların neden Ön Türk kültürüne ait olduğunu Göbekli Tepe ve Ön Türkler kitabıyla anlatan Özgür Barış Etli. Kendisiyle Göbekli Tepe ve Ön Türk ilişkisini konuştuk.

/Reha BAŞOĞUL

M.Ö. 10-8 bin yıllarına tarihlenen Göbekli Tepe Neolotik Çağ’ın A evresine tekabül ediyor. Şanlıurfa sınırları içerisinde kalan bölge dışında şu an Karahan Tepe, Sefer Tepe ve Hamzan Tepe gibi alanlarda kazı çalışmalarının sonlanmasıyla bilgilerimiz daha da derinleşecek. Uzmanlar tarafından inancın en eski merkezi olarak tanımlanması, turistik olduğu kadar tarih, siyaset, evrim, antropoloji alanlarında birçok tezin tekrar düşünülmesine neden oldu.

Diğer yandan Göbekli Tepe kazı alanlarında bulunan bulgular itibariyle birçok sembole de ev sahipliği yapıyor. Bu semboller de astronomik, dini, antropoloji gibi farklı disiplinlerden gelen yorumlarla çeşitlenen yeni tezleri oluşturuyor.

Bu tezlerden biri de Göbekli Tepe’nin bir Ön Türk kültürü eseri olduğu yönünde. “Göbekli Tepe ve Ön Türkler” kitabının yazarı Özgür Barış Etli, kitabında öncelikle Türklerin Anadolu’daki tarihinin tarih öncesine dayandığına dair kanıtları sunarken, Göbekli Tepe’nin bu tarih içerisindeki yerine değiniyor ve Göbekli Tepe’deki bulgularla Ön Türk kültüründeki sembolleri kıyaslayarak , Göbekli Tepe bir Ön Türk eseridir tezini ortaya atıyor. Kendisiyle bu tezin detaylarını konuştuk.

Kitabınızı neden Servet Somuncuoğlu ve Aytunç Altındal’a atfettiniz? Sizin için önemi nedir? Continue reading »

Ara 242012
 

Kaybolan Meslekler ve Son Ustalar - M. Ali Diyarbakırlıoğlu

yok yok
bir başkaydı onun sanatı
bi başka çekerdi sırmasını
bi başka sürerdi civasını

dükkanı da bi başkaydı onun
girişte yığın yığın hasırdan oturaklar
en arkalara kaçmış bizim tombaklar
yani öyle her müşteri
giremezdi içeri kolay kolay
haliyle pek bilinmezdi ince işleri
kıyamazdı da tabi
yani anlayacağınız
sadece gözüne girmeyenlere
vermemezlik ederdi Tombak Dede
kısacası siz deyin ona
evlere şenlik
biz diyelim
idare ettik gittik
amma
ne tepsileri
ne ibrikleri saklardı orada bi bilseniz
inanın
görür görmez
bir yerleriniz şişerdi hemen
Tombak Dede’nin de nazı
oraya kadardı zaten
fena da olmazdı hani
çarşı pazar
dolaşmazdınız fellik fellik
alıp koydunuz mu evinize
olurdu size işte bi güzel evladiyelik
sahi
ne güzel atardı kahkahalarını
ne güzel süslerdi onlarla tombaklarını
yanakları da bi değişikti sanki
al al
tombik tombik…

sizin de içinizden
geçer mi bazen
yani nasıl desem
hani birisine giderken
düşünür müsünüz
onu orada göremeden
ya geri dönersem?
neden sordum
çünkü
insanın içine doğuyormuş hakkaten
geçen hafta kaldırmışlar naaşını
yetmişe de dayanmıştı gerçi yaşı
kimine göre bu tombaklarla
fazla bile yaşamıştı
ne olursa olsun
Tombak Dedemdi o benim
çok çayını içtim
çok tembihini de küpe bildim

hani kalkmadan önce
biraz daha gül diye
dalga geçerdim ya:
‘sende yok tabi yenge
bırakmıyorsun bir türlü be Tombak Dede
acelem var
bekler bizimkisi
hadi
artık bana müsaade ‘
derdim demesine ama
ama senin şu acelen de
yine bir başka oldu be Tombak Dede
alacağın olsun
nur içinde yat emi…”

/ Reha Başoğul -“Tombak Dede şiiri

Charles Darwin, insanoğlunun alet kullanımında ve alet yapma becerisinde, kesici dişlerinin küçülmesine sebebiyet verdiğini öne sürmüştü. Daha sonraları da tartışılan bu iddiaya karşılık, bazı hayvanların alet kullanımında böyle bir yönelimin görülmediği gözlemlendi ancak alet yapımının insan zekasıyla ilişkilendirilebileceğine dair bir çok makale de yazıldı. İnsanın tarih öncesi çağlardan beri kendi ivedi ihtiyaçları haricinde örneğin inanç ve keyif ayinlerinde müzik aletlerini de yaptığını bilmekteyiz.

Halihazırda olan teknolojiler, el becerilerimizin gitgide yok olduğuna yönelik önermeler içermekte ve insanın alet kullanımında ve de üretiminde makineleşmenin ve modern toplumun üretimden çok tüketimi benimsemesi sebebiyle, el sanatlarına ilişkin becerilerinin azaldığı yönünde savlar ortaya atılmaktadır. Bu, bir başka açıdan insan zekasının da farklı yönde geliştiğinin mi yoksa zekanın işlevini yitirdiği bir dönemin mi habercisi olduğu gelecekbilimcilerce de tartışılan bir soru.

Küçükken kendime ait fırıldak, topaç ve kızak yapan biri olarak, bilgisayar teknolojilerinin ve dijital kültürün getirileriyle beraber el becerilerim ve ilgim dahilinde ciddi bir oranda bu üretim becerimi kaybettiğimi görmekteyim. İlgi duyulursa tekrar kazanabilecek bu becerilerin yerine örneğin mekanik saat, çamaşır makinesi, pantolon veya ceket yaması, araba motoru,elektronik devre ve aksamı tamiri veya üretimi, bir yandan mucitliğe açık bir yandan da bir yandan ilgi alanlarınız yönünde geliştirebileceğiniz yeni alanlar…

Bu anlamda bazı alanlar var ki kimileri çok eski tarihlerden bu yana olmak üzere, mesleğe dönüşmüş ve insanın ilgi alanlarına ve ihtiyaçlarına yönelik süreklilik arz eden üretim ve tamir ihtiyaçlarına karşılık vermiş, kentlerin karakteristiğinde rol oynamış, dinsel tarihin içindeki ruhani mesajların günlük hayat ile dengesini vurgulamış, geçim kaynağı olarak sosyolojik ilişkilerde kuramsal öneme sahip olmuştur.

Mehmet Ali Diyarbakırlıoğlu

1946 doğumlu yazar M. Ali Diyarbakırlıoğlu da İstanbul Ticaret Odası’ndan çıkan 296 sayfalık kitabında, Türkiye’deki kaybolan mesleklere ve onun son ustalarına fotoğrafçı, ressam ve yazar kimliğiyle  gözünü çeviren ve bu temayla oluşturacağı kitabını 1990’lardan beri türlü engellere ve ekonomik zorluklara rağmen tasarlayan, düşünen, tutkuyla sahiplenen ve neticesinde başaran biri.  Aynı zamanda ödüllü spor fotoğrafları olan ve biçimci ressam olarak değerlendirilen ve yaptığı ve ışığın tek kaynaktan yayıldığı resimlerde Rembrandt ve Velasquez’in etkisi olduğunu söyleyen Diyarbakırlıoğlu’nun kaybolan mesleklere olan ilgisi, küçüklüğüne kadar gidiyor. Ders saatleri dışında çalışma zorunluluğu, onu bakır işlemeciliği, dokumacık, masuracılık, dökümcülük ve baba mesleği olan semercilik yaptığı bir geçmişe sahip olmasını ve bu mesleki becerileri kazanmasını sağlamış. Bu nedenle de ‘bazı kitaplar kaderi, kader de bazı kitapları doğurur’ sözü Diyarbakırlıoğlu için geçerli diyebiliriz.

Continue reading »