Haz 302018
 

Mersin’de yaşayan harita mühendisi İlkay Aydın, yeni çıkan ‘Orta Dünyanın Analizi’ kitabında Tolkien’in Yüzüklerin Efendisi romanının yapısını oluştururken esinlendiği kaynağın Türk mitolojisi olduğunu ortaya koydu… Aydın’a göre, Yüzüklerin Efendisi’ndeki karakterler, Türk mitoslarında var…

/REHA BAŞOĞUL

İngiliz dilbilimci ve Oxford Üniversitesi profesörü J. R. R. Tolkien’in inanılmaz hayal gücünün eseri Yüzüklerin Efendisi, kendine has öğeler taşımasıyla kimi çevrelerce bir sanat eseri olarak tanımlanırken, tüm zamanların en çok satan ikinci romanı olarak da dünya tarihine geçti. Peter Jackson’un yönetmenliğinde sinemaya aktarılan ve sayısız ödül alan seri ise dünyada milyonlarca kişi tarafından izlendi.

Bu denli geniş çevreye hitap etmeyi başaran Tolkien’e, hayal gücüne, romanda yer alan felsefeye ve de sembollere ilişkin birçok kitap, analiz ve makale yayımlandı…

Mersin’de yaşayan harita mühendisi İlkay Aydın ise yeni çıkan ‘Orta Dünyanın Analizi’ kitabında Tolkien’in Yüzüklerin Efendisi romanının yapısını oluştururken esinlendiği kaynağın Türk mitolojisi ve destanları olduğunu ispat niteliğinde ortaya koyduğunu belirtiyor. Kendisiyle İngilizce ve Türkçe olarak çıkan yeni kitabını ve detaylarını konuştuk…

Kitabı yazmaya nasıl karar verdiniz ve araştırmanız ne kadar sürdü? Gerek Erken Türk tarihi gerekse Tolkien eserleri konusunda geniş bir birikim isteyen bu süreç, ne gibi evrelerden geçti?

Continue reading »

Haz 302018
 

Dünyanın en eski tapınağı olan Göbekli Tepe ile dünya tarihini yeniden tahlil edilmesine neden olması dışında, bölgenin özellikleri de dünyadan birçok araştırmacının ilgisini çekiyor. Bu araştırmacılardan biri de, 12 bin yıl öncesine tarihlenen tapınakların neden Ön Türk kültürüne ait olduğunu Göbekli Tepe ve Ön Türkler kitabıyla anlatan Özgür Barış Etli. Kendisiyle Göbekli Tepe ve Ön Türk ilişkisini konuştuk.

/Reha BAŞOĞUL

M.Ö. 10-8 bin yıllarına tarihlenen Göbekli Tepe Neolotik Çağ’ın A evresine tekabül ediyor. Şanlıurfa sınırları içerisinde kalan bölge dışında şu an Karahan Tepe, Sefer Tepe ve Hamzan Tepe gibi alanlarda kazı çalışmalarının sonlanmasıyla bilgilerimiz daha da derinleşecek. Uzmanlar tarafından inancın en eski merkezi olarak tanımlanması, turistik olduğu kadar tarih, siyaset, evrim, antropoloji alanlarında birçok tezin tekrar düşünülmesine neden oldu.

Diğer yandan Göbekli Tepe kazı alanlarında bulunan bulgular itibariyle birçok sembole de ev sahipliği yapıyor. Bu semboller de astronomik, dini, antropoloji gibi farklı disiplinlerden gelen yorumlarla çeşitlenen yeni tezleri oluşturuyor.

Bu tezlerden biri de Göbekli Tepe’nin bir Ön Türk kültürü eseri olduğu yönünde. “Göbekli Tepe ve Ön Türkler” kitabının yazarı Özgür Barış Etli, kitabında öncelikle Türklerin Anadolu’daki tarihinin tarih öncesine dayandığına dair kanıtları sunarken, Göbekli Tepe’nin bu tarih içerisindeki yerine değiniyor ve Göbekli Tepe’deki bulgularla Ön Türk kültüründeki sembolleri kıyaslayarak , Göbekli Tepe bir Ön Türk eseridir tezini ortaya atıyor. Kendisiyle bu tezin detaylarını konuştuk.

Kitabınızı neden Servet Somuncuoğlu ve Aytunç Altındal’a atfettiniz? Sizin için önemi nedir? Continue reading »

Nis 112007
 

kayipkitamu

 James Churchward’ın kaleminden çıkan Kayıp Uygarlıklar serisi, serinin ilk kitabını burada tanıtırken bahsettiğim gibi çok önemli bir kaynak kitabı. Bildiğiniz gibi kökenlerimizin Mu kıtasından geldiğine inanan Atatürk de bu seriyi 60 kişilik bir çeviri ekibine yıllar önce dilimize çevirtmiş ve sırlar içerisinde olan Mu kıtası hakkında özellikle yeri ve insanın yaratılışına kadar giden bilgileri, yönetim tarzını ve dil yapısının Öz Türkçe ile olan karşılaştırmalarını büyük bir dikkatle incelemişti.

Halen Anıtkabir kütüphanesinde bulunan bu eserlerin orjinalleri ve çevirileri yıllar sonra tekrar bu sefer halka sunulacak şekilde dilimiz altında yayınlanıyor. Yazar James Churchward’ın 1930’lu yıllarda ilk basımı yapılan bu eserle birlikte Mu hakkında birçok bilinmeyen parça biraraya gelmiş oldu. Serinin ilk kitabındaki Mu hakkındaki temel bilgilerlerden sonra serinin ikinci kitabı yine kimsenin inkar edemeyeceği belgelerle dolu.

Şu sıralar oldukça populeritesi artan “Atlantis nerede?” tartışmalarına da beyninizle cevap bulabilmenize imkan tanıyan bu kitabı okuduktan sonra esasında ortada olan ve birleştirilmeyi bekleyen parçaların size henüz birkaçı eksik olsa da bütünlenmiş bir halini göreceksiniz. İnsanın tarihiyle birlikte gelişen zevkler, mimari , tarım , din, refah seviyesi farklılaşmaları gibi uygarlık ölçütlerinin Mu kıtasının yaşam standartlarıyla pek bir ayrım arzetmediği anlaşılıyor. Özellikle okültizm felsefesine ilgi duyanların çok kolay bir şekilde olan bitene çabucak sonuçlar çıkaracağına eminim. James Churchward’ın 2 yıl süren Himalayalar’daki bir rahibin yanında inziva döneminde bulunduğu sıralarda gizli bir ilim keşfettiğini zaten ilk kitapta da belirtmiştim. Burada eski tabletlerde geçen bilgilerin deşifrelerinden yola çıkan yazar, Dünya’ya geçmiş uygarlıkların içinde bulunan her türlü oluşumu inceleyerek Mu kıtasının temel bir çıkış noktası olduğunu öne sürüyor.

Özel bir tarihçi ve arkeolog olarak çalışmalarını sürdüren James Churchward, yeryüzünde bir çok tapınak, ahit, yapıt ve geçmişin bıraktığı diğer izleri araştırmaya kendini adayarak oluşturduğu bu kitapların teklik yasasına uyan yaklaşım tarzı çok ilgimi çekiyor. Kitabın sayfalarını atladığınızda örneğin biraz önce bulunduğunuz Yunan yazıtlarından Kuzey Amerika’ya elinizdeki Yunan bilgileriyle gitmekle değişik bir açı yakalıyorsunuz. Kısacası kitabın kurgusu çok iyi. Kayalara kazınan resimler, yeryüzünden hala bulunan yamyamların kullandığı şekiller, kıtaların ötesindeki alfabelerin benzerlikleri bir puzzleın parçaları gibi esasında. Kitapta esas ağırlık verilen kısımlarda bunlar zaten. Semboller. Mayaların, Çinlilerin, Mezopotamyalıların ya da Hawaiilerin kullandığı sembollerin ne anlama geldiğini ve mitolojide ve dinler kültüründeki karşılıkları da Mu’ya giden kapılarının anahtarlarından biri . Yazı dili ve biraz önce bahsettiğim gibi kitabın kurgusu sizi alıp atalarınıza götürüyor.

Önce serinin ilk kitabını okuduktan sonra buraya geçmeniz bilgi referanslarının havada kalmaması için şart. Kitaptan tatmin edici sonuçlarla ayrılacağınıza eminim. Belgelerin tartışılmazlığı, aklın gücü ve geçmişin aynasıyla efsane mi değil mi sorularına sahne olan Mu kıtası tekrar su üstünde. Tarihçilerin ve konuyla ilgilenenlerin yıllar önce kitabı hatmettiklerini düşündüğümden, bizler için Mu’yu ve Atlantis’i, volkanik patlamaların sonuçları ve Mu’ya ne olduların cevaplarını , farklı kültürlerdeki yaşamları ve kullanılan sembollerin anlamlarını arayıp bulamayanlar için kesinlikle hem başlangıç hem de kaynak kitabı olma özelliğini taşıyor James Churchward’ın bu serisi.