Mar 072021
 

Özgür Barış Etli: Profesör Atatürk

Atatürk’ün kurduğu müzelerden, dil çalışmalarına, antropolojik araştırmalardan, uzay öngörülerine kadar sıra dışı karakterinin ve bilgi birikiminin Türk ulusuna ve insanlığa kattığı rehber niteliğindeki yenilikler araştırmacı yazar Özgür Barış Etli tarafından kaleme alınan ‘Profesör Atatürk’ kitabında bir araya geldi. Etli ile Atatürk dehasının, bir ulusun ve bireylerinin zihinsel devrimini nasıl tetiklediği üzerine konuştuk.

Röportaj: Reha BAŞOĞUL

Atatürk’ün, bilim alanındaki, kimi zaman akıl sınırlarını zorlayan bir azimle ve bir ulusun tarih bilinci genetiğini değiştirecek kadar kalıcı araştırmaları, birçok araştırmacı açısından çağın ötesinde bir birikim ve bir o kadar azim ve de çalışkanlık barındırıyordu. Ulu önderimiz Atatürk’ün geometri terminolojisi üzerine ürettiği özgün kelimeleri halen kullanıyoruz. Kurduğu müzeleri geziyoruz ve evrim bilimine verdiği önemle, evrim çalışmalarına adapte olabiliyor, özellikle Türk tarihi üzerine gösterdiği ilgiyle, Türklük bilincine ve Türklerin köken araştırmalarına dair bilgileri okuyabilir, anlayabilir ve yeni alanlar açabilir durumdayız. Özgür Barış Etli, Atatürk’ün birçok alanda bilimsel araştırma tutkusunun, insanlığa olan katkılarını araştıran bir kitap yazdı. Atatürk’ün kurduğu müzeleri gezdi, okuduğu kitaplara düştüğü notları inceledi ve onun bir Profesör olarak da anılmasının neden gerekli olduğuna dair bir kitap kaleme aldı. SÖZCÜ olarak, Etli ile Profesör Atatürk’ü konuştuk. Continue reading »

Tem 052018
 

Amerika’ya ilk yerlemiş olan kurucu grup, yeni bir genetik araştırmaya göre Sibirya’dan göç etmiş ve yaklaşık 250 kişiden oluşuyordu.

Araştırmanın yazarlarından, Brezilya’daki Rio Grande do Sul Federal Üniversitesi’nden Prof. Nelson Fagundes, “Kurucu grup” olan bu nüfusun, Sibirya’dan Amerika’ya yaklaşık 15 bin yıl önce göç eden insanlar olduğunu belirtiyor. Fagundes, kurucu grubun kaç kişilik bir popülasyondan oluştuğunu anlamanın anahtar olduğunu söylüyor, çünkü bu büyüklük, soy geçişindeki genetik miktarı belirlemekle beraber, doğal seleksiyonun kötü genlerden ne kadar verimli şekilde arındırıldığını anlamamıza olanak sağlıyor. Continue reading »

Mar 222009
 

 

Ne zaman?

Dilemma konusu açılınca aklıma gelen ve hopi kızılderililerin dilinde olmayan, zamanın dilemma hali… 

Benjamin Lee Whorf şöyle diyordu hopi kızılderilileri ile ilgili çalışmasında; “uzun ve dikkatli bir analizin sonunda, hopi dilinin, bizim “zaman” dediğimize, ya da geçmiş, gelecek dediğimize, ya da süren, geçti dediğimize doğrudan tekabül eden hiçbir sözcük, gramatik biçim, kuruluş ya da ifade içermediği görüldü. (carroll). ”

Dilde zamansal görünümün evrenselliği ile ilgili çalışmalar, zaten gramer olarak hepimizin önünde duruyor ve ilk öğrendiğim zaman, akla yatkın gelen bir felsefeyi de çağrıştırıyordu bana Benjamin Lee Whorf: tanrının, kadının, erkeğin, aşkın, mekanın, sezginin, doğumun, ölümün ifadeleri zamana bağımlı olmasıyla ne kadar da mutlak gerçekliği anlatıyor bize, tartışılır.. Her söylenim, açık ya da örtük üç anı belirtir diyor dil felsefesinde uzmanlığı aşikar hans reichenbach: konuşma anı, olay anı, olaya gönderme yapılan an. Bu ilke dahilinde bakılan edebiyatta, kuşkusuz dili zamandan bağımsız anlatmak imkansıza yakın derken, hopi’lerle gelen bir arıtım duygusu insanı düşündürmüyor değil. 

Farklı açılardan ele alabiliriz bunu. Psikolojik, biyolojik, izafi zaman gibi ve tüm bunların üstüne yazılan edebi eserler, bilimsel çalışmaların analiziyle hopilerin kendi bilgeliğindeki zamana yer vermeyişinin tezatı, bilişsel öğrenmelerimizde ‘ben’ olgusunu tekrar ele almama sebebiyet verir hep işte, yazarken, giderken, gelirken, iletişimde ve ilişkilerde.. 

Bir diğer konu ise, dilde zaman kavramının yaratılmasının iş dünyasındaki ya da vahşi kapitalizmin en büyük silahı olduğu anlamına gelmesi… Şöyle ki; insanların kiralarını, maaşlarını, alım güçlerini, tatillerini, sigortalarını, faturalarını hep dille ifade ederken çıkan ve tümevarımla varılabilecek toplumsal buhranın kaynağı olarak, dildeki zaman kavramını güncel neslin kendisiyle beraber bir iç hesaplaşmaya sokması gerekiyor üst düzey yöneticilerden alt düzeye kadar ki ‘neden?’ derlerse; baksınlar edebi ederlerdeki, zamandan ve günlük hayatın bir periyoda bağlanması(hafta/ay/gün/yıl/yüzyıl) kaynaklı çekilen ızdırab tasvirlerine… baksınlar, kafi..