May 092015
 

kapak_blog

 “… Ülke, mahvolacak derecede bir bölünmeye uğrar ve Hükümetle Meclis de bunu kabul ederse,
millet hiç bir şey dinlemeden isyan etmelidir.”

/ Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK
* Sadi Borak, Atatürk’ün Resmi Yayınlara Girmemiş Söylev, Demeç,
Yazışma ve Söyleşileri, Kırmızı Beyaz Yayınları s.145

7 Haziran 2015 Genel Seçimleri Öncesi Resmi Gazete’de yaymlanan haliyle 20 Parti milletvekili aday listesini bağımsız adaylar ile birlikte açıkladı. Aday Listesi’nde 165 Bağımsız aday ile birlikte partilerin aday sayıları şöyle oluştu:

parti_mvsayisi_blog

2015 Genel Seçimlerinde Partilerin Kesinleşmiş Milletvekili Adayları Sayısı

TÜRKİYE’Yİ YÖNETMEYE TALİP ADAYLARIN SADECE %47’Sİ ÜNİVERSİTE MEZUNU

9861 aday içerisinden 2 tanesinin öğrenim durumu YSK (Yüksek Seçim Kurulu) listesinde gözükmezken, kalan adayların %47’si Yüksek öğretim, %37’si Orta Öğretim, %16’sı  ise ilkokul mezunu. Komünist Parti’nin 550 milletvekili adayının kadın olarak belirlemesi örneğinde olduğu gibi, adayların cinsiyet ve bunun dışında yaş bilgisinin de olması gerektiğini düşünsek de YSK’nın açıkladığı kesin aday listesinde, seçmen açısından önemli olmasına rağmen bu bilgilere yer verilmemesi YSK’nin eksikliğinden kaynaklanıyor ki 2015 yılı itibariyle kabul edilemez bir durum. Bunun dışında Türkiye’yi yönetmeye adayların yüksek lisans, doktora gibi farklılıkların da aday listesine yansımaması yine seçmen tercihleri açısından büyük bir eksiklik ve karar verilmesini zorlaştıran nitelik ve nicelik ayrımını yapmamıza engel bir başka bir durum olarak karşımıza çıkıyor. Continue reading »

Ara 102002
 

NEDEN UZAYDA KOLONİLEŞİYORUZ?

“Her şey beklenti içindeydi, her şey sessiz ve sakindi; hareketsizdi ve gökler bomboştu”

Eski bir Maya efsanesinden alınan bu cümle, uzun bir süreçten sonra Dünyamızın yaşadığı evrimin başlangıcını belki de sonunu belli ediyor. Göklerin bomboş olmasından rahatsız olan yeni Dünyalı bizler, bir çok uydu attık geçtiğimiz yüzyılda uzayın görünen boşluklarına. İlkçağdan itibaren Çinlilerin, Moğolların roket sevdasından alınan güçle 20. yüzyılın süper güçleri önce uzaya çıkıp hava atma yarışına girdiler. Bu uğurda yapılan çalışmalar birçok dünyalının ölümüne neden oldu.
İnsanoğlu gökte yerleşmek için içinde beliren kıpırdanmaları bilim-kurgu öykülerine aktardı. Bu öykülerin temeli ilkçağlardaki uygarlıkların keşif merakından doğmuştu ama bilim-kurgu yazarları uzayda yaşamak yeni gezegenlere ulaşmak ve onların üstünde yaşam destekli, kanunları olan yepyeni bir uygarlık yarattı: UZAY KOLONİLERİ. Ve bu fikirler bilimsel anlamda değer kazandı ve bilim-kurgu romanları aldığı temelleri , insanoğlunun uzaya çıkıp yaşaması için astronomlara ilham verme suretiyle yeni temellere dönüştürdüler. Ve Voyager, SkyLab, Artemis, Space Stations gibi projeler için gün doğdu.
Savaşların, çevrenin ve psikolojinin olumsuz etkilerinin yavaş yavaş bir bulut gibi insanlığın üstünde yer etmesine karşın aynı insanlık o bulutları delip yeni uygarlıkları aramak istiyor. Peki neden?
Bu konuda Prof. Dr. Carl Sagan‘ın bakış açısı oldukça ilginç ” Ne zaman tüm Dünya ve gezegenlerin hepsi keşfedilirse, ne zaman bizler Güneş Sistemi içerisinde kendi kendine yeten bir topluluk olursak, ne zaman ve bir kez daha içimizdeki amaçsız dürtü uyanırsa, o zaman başka yıldızların başka dünyaları ve gezegenleri bizi işaret ederek parmağıyla çağıracaktır.”
Bunun anlamı çok derinlere inerek insan sosyolojisinin içinde aranabilir. Kolonileşmenin nedenleri arasında bu araştırmayı yapanlardan birinin söylediği söz de en az Carl Sagan’ın saptaması kadar ilginçtir:“Dünya hasta değil, o hamile”