Tem 192018
 

Yeni araştırmalar, bilimin popülerleşmesine büyük katkı sağlayan Carl Sagan’ın söylediğini teyit ediyor: İnsanlar gerçekten “yıldız elementlerinden” oluşuyor – ve artık insanoğlunun elinde bunu ispat edecek haritalar var.

IBTimes’da ve Gizmodo’da yer alan habere göre, New Mexico’daki Sloan Sayısal Gökyüzü Araştırması(SDSS) bölümünde çalışan bir grup astronom, Samanyolu Galaksisi boyunca yaklaşık 150 bin yıldızın bileşimini analiz etmek için APOGEE(Apache Point Observotary Galaktik Evrim Deneyi) spektografını kullandı. Ekip, yıldızların her birinde karbon, hidrojen, azot, oksijen, fosfor ve sülfür olmak üzere “CHNOPS” elementleri miktarını kataloglamış ve galaksideki bu yaşam yapı taşlarının prevalansını(yayılma durumunu) çizmişti. Continue reading »

Ara 102002
 

NEDEN UZAYDA KOLONİLEŞİYORUZ?

“Her şey beklenti içindeydi, her şey sessiz ve sakindi; hareketsizdi ve gökler bomboştu”

Eski bir Maya efsanesinden alınan bu cümle, uzun bir süreçten sonra Dünyamızın yaşadığı evrimin başlangıcını belki de sonunu belli ediyor. Göklerin bomboş olmasından rahatsız olan yeni Dünyalı bizler, bir çok uydu attık geçtiğimiz yüzyılda uzayın görünen boşluklarına. İlkçağdan itibaren Çinlilerin, Moğolların roket sevdasından alınan güçle 20. yüzyılın süper güçleri önce uzaya çıkıp hava atma yarışına girdiler. Bu uğurda yapılan çalışmalar birçok dünyalının ölümüne neden oldu.
İnsanoğlu gökte yerleşmek için içinde beliren kıpırdanmaları bilim-kurgu öykülerine aktardı. Bu öykülerin temeli ilkçağlardaki uygarlıkların keşif merakından doğmuştu ama bilim-kurgu yazarları uzayda yaşamak yeni gezegenlere ulaşmak ve onların üstünde yaşam destekli, kanunları olan yepyeni bir uygarlık yarattı: UZAY KOLONİLERİ. Ve bu fikirler bilimsel anlamda değer kazandı ve bilim-kurgu romanları aldığı temelleri , insanoğlunun uzaya çıkıp yaşaması için astronomlara ilham verme suretiyle yeni temellere dönüştürdüler. Ve Voyager, SkyLab, Artemis, Space Stations gibi projeler için gün doğdu.
Savaşların, çevrenin ve psikolojinin olumsuz etkilerinin yavaş yavaş bir bulut gibi insanlığın üstünde yer etmesine karşın aynı insanlık o bulutları delip yeni uygarlıkları aramak istiyor. Peki neden?
Bu konuda Prof. Dr. Carl Sagan‘ın bakış açısı oldukça ilginç ” Ne zaman tüm Dünya ve gezegenlerin hepsi keşfedilirse, ne zaman bizler Güneş Sistemi içerisinde kendi kendine yeten bir topluluk olursak, ne zaman ve bir kez daha içimizdeki amaçsız dürtü uyanırsa, o zaman başka yıldızların başka dünyaları ve gezegenleri bizi işaret ederek parmağıyla çağıracaktır.”
Bunun anlamı çok derinlere inerek insan sosyolojisinin içinde aranabilir. Kolonileşmenin nedenleri arasında bu araştırmayı yapanlardan birinin söylediği söz de en az Carl Sagan’ın saptaması kadar ilginçtir:“Dünya hasta değil, o hamile”