Tem 242018
 

1935 yılında fizikçiler evreni anlamak için iki teorik fizikle ilgili anahtar temaya dair makale yayımladı. Solucan delikleri ve kuantum dolaşıklığı. Peki, birbirinden ayrık olarak tanımlanan bu iki olgu gerçekte aynı şey olsaydı?

Dailymail’de yer alan habere göre, Standford’dan ünlü fizikçi Leonard Susskind, yeni bir denklem eşliğinde radikal bir öneri getirerek, birbirleriyle rekabet halindeki genel görelilik ve kuantum mekaniğinin arasında bir uzay-zaman köprüsü inşa edilebileceğini söyledi: ER=EPR Continue reading »

Nis 072009
 

 

Karl Popper'ın Üç Dünya Kuramı

Karl Popper’ın ‘üç dünya kuramı’ şöyle açıklanabilir: 

Popper üç dünya belirlemiştir:  Birinci dünya, doğal çevremizi oluşturan nesne ve olguları; İkinci dünya, insanın düşünme, bilgi edinme, değerlendirme, karar verme gibi öznel süreçleri; Üçüncü dünya ise insanın ikinci dünya’ da oluşturup açığa çıkardığı, giderek nesnel bir kimlik kazanan kültürel bir yapıt ve süreçleri kapsamaktadır. 

Popper’ a göre, ” kültür dünya’ sı ” dediği Üçüncü Dünya, zihinsel etkinliğin ürünüdür. öznel yaşamdan bağımsız nesnel bir yapıya sahiptir. Zihin dünyası da fiziksel dünya ile ilişkilidir. 

Bilim, sanat, felsefe, dil, din ile birlikte matematik de üçüncü dünya’ nın bir parçasıdır. matematiksel nesneler ve bu nesneler arasındaki ilişkiler Üçüncü Dünya’ ya aittir. 

Aristoteles, sayıları, doğaya dayalı soyutlamalar olarak açıklarken, Platon, sayıları, ‘idea’ dediği yetkin formlar olarak tanımlar. Platon’ a göre ‘nokta’, ‘üçgen’, ‘doğru’, ‘çember’ gibi matematiksel nesneler, gerçek fiziksel nesnelerin dünyası yönünden ancak yaklaşık olarak anlaşılabilirler. Öyle ki bu matematiksel nesneler, Platon’ un matematik kavramlarının ‘ideal dünyasında’ yer alırlar. 

Platon’ un dünyası somut nesnelerden değil, matematiksel nesnelerden oluşmuştur. gerçek dış dünyanın işlevleri, yalnızca kesin matematikle, yani platon’ un zeka yoluyla ulaşılabilen ideal dünyasıyla anlaşılabilir. 

Matematiksel doğruluk kavramında ‘mutlak’ ve ‘tanrı vergisi’ olan bir şey vardır. Matematiksel Platonizm’ in ilgi alanı budur. Herhangi bir formel sistemde ise matematiksel doğruluk kavramı ‘insan yapısı’ bir niteliğe sahiptir. 

Karl Popper’ ın Üçüncü dünya’ sına farklı bir yaklaşım Roger Penrose’da görülür. Penrose’ a göre Üçüncü Dünya “kültür dünyası” değil, “Platoncu varlıklar”, diğer bir deyişle ” mutlak matematiksel doğrular dünyasıdır “. 

Continue reading »

Mar 122009
 


Fizikçi ve bu konuda birçok önemli ders vermiş, aynı zamanda doğu mistisizmi ile evrenin fizik kuralları arasında bir çok ilişkilendirme yaptığı makaleler yayınlayan Fritjof Capra kitabı. Antik yunan düşüncesi, Zen Budizmi, Hinduizm, Taoculuk gibi bir çok öğretinin özlü sözlerle okuyucuya bilgi vermesiyle başlar. “Kuark simetrileri yeni bir koan mı?”; kitabın içindeki ilginç bölümlerden biridir ki statik simetri yaklaşımlarına da atıfta bulunarak kuark simetrilerinin yeni bir koan olacağını belirtiyor. bu esasında dünyadaki islami motiflere baktığımızda aslında tamamen ters bir yöntemle uygulanmış. Cami vitrayları ya da işlemelerinin geometrik öğeler içermesinin anlamı cennete, iyiliğe güzelliğe giden yol olarak sembolleştirilmiş.  Yani iki farklı görüş hakim. Antik yunan’da mükemmel daire kavramının da bu paralellikte olduğunu görebiliriz ama kitapta bunlardan bahsedilmemiş ki bir eksiklik olarak yorumlayabilmek farzdır bana…

Haz 202008
 

tanriparcacigi500 küsür sayfalık bu kitabı, kitapçıda elime aldığımda ilk dikkatimi çeken , “Fizik hakkında yazılmış en komik kitap” olarak nitelendirilmesiydi ve direk tahrik etti. Leon Lederman’ı da ciddi adamdır diye biliyoruz tabii. Tam zen öğrenme metodlarıyla anlatımlanmıştır diyerek kandım, iyi de etmişim. Argo dil yapısından tarihteki kişilerin deneylerine, leptonlardan görecelik kuramına bir çok kavram, belki de atom altı gibi bilinç altında bana hep gülümseyen suratları hatırlatmıştır. Leon Ledarman da nefis bir üslupla bunu başarmış biri, kuantum fiziği de bu kitabın temeli. Tarihteki Democritus’tan Bohr’a Carl Sagan’dan Newton’, atomun minicik boyutlarına bir çok evren sığdırmış insanların ilk başta hayali olarak görünebilecek ama aslında gerçeğin ta kendisiyle yüzleşeceğiniz harçları birer birer atacaktır beyninize… Democritus’la Ledarman’ınn çok keyifli bir sohbeti de vardır ki ansızın idrak ederse okurken hamaktan düşürebilir adamı..

Şub 292008
 

Geçtiğimiz onca yüzyılın düşünsel buhranında, postmodernizmin yarattığı tehlikenin takkesinin göründüğü ve tam adı, “Son moda saçmalar: Postmodern aydınların bilimi kötüye kullanmaları” olan ve iki fizikçi ki biri Sokal Vakası’nın başkahramanı Alan Sokal olan, diğeri de Jean Brichmont tarafından yazılmış, günümüzün aydın, medya, eleştiri, saptırma, yapıbozumculuk gibi konularına değinen çok önem verdiğim bir kitaptır. eksiksiz dipnotlarından saptamalarına kadar bu kadar zengin bir araştırma perspektifi için oldukça uzun araştırmalar yaptıkları aşikar. bu yüzden bu kitaba uzunca ve bölüm bölüm anlatımlarla aktarmanın doğru olacağını ve kitabın mesajını daha iyi aktaracağını düşündüğüm bir inceleme yapmak istiyorum.

Continue reading »

Şub 272008
 


Sokal Vakası, Amerikan Kültür Çalışmaları dergisi Social Text’te yayınlanan, aslında postmodernlerin birbirinin ne dediğinden hiç anlamadığını ve hatta anlamak istemediklerini ortaya koyan, bir postmodernizim eleştirisi getirmek için amaçlanmış bir skandal, deney, mizansen, parodi olarak tanımlanabilir.

Amerikalı fizikçi Alan Sokal tarafından, akademik çevrelerin postmodernizme bir kurtuluş ve bir çıkış noktası olarak neredeyse iman ettiği noktaya gelinmesi sonucu, bu kör imanı kanıtlamak için ‘social text’te literatürde çok rastlanan çalışmaların bir taklidi ama kendisinin ifadesiyle safsata olan sınırların aşımı kuantum yerçekiminin dönüşümsel bir betimlemesine doğru adlı makalesinii yollayıp, derginin bunu ciddiye alıp, üstelik postmodernizmi ve toplumsal kurulmuşluk tezini eleştiren düşüncelere karşı seçkin bilim adamlarının verdiği yanıtlara ayrılmış özel bir sayısında yayınlanması sonucu bilim camiasında fırtınalar koparmış bir olguyu sorgulattırmıştır. Bunu da Bertrand Russell’ın ağzından dile getiriyorlar:

Continue reading »

Eyl 172006
 
kuantum-benlik

Bilinç… yaşarken gerekli olan kavram… zaman zaman bu kavram bir kaosa da dönüşür. Peki bu kaos nerede yaşanır, yalnızca bizlerin beyninde mi? belki evet belki hayır. Ama kuantum fizikçisi bayan Danah Zonar’a göre bu her yerde böyledir. Kuantum benlik’in sadece bir fizik, matematik kitabı olduğunu düşünenler yanılır. çünkü hem bu bilimler yaşamın temelleri, hem de kitapta bu bilimleri zevkli bir şekilde algılamamız için çok güzel örnekleri edebi açıdan da tatmin eder nitelikte sunmaktadır. 

Klasik Newton Fiziği’nden sonra, artık tüm üniversitelerde kuantum fiziği dersleri, ana fizik dersi olarak görülmeye başlandı. bu sayede; insanlar inançlarını, beklentilerini, doğa olaylarını ve kendini bilimsel bir şekilde test etmeyi öğrendi. Özellikle beyinde yaşatılan dünya, diğer insanlardan farklı olarak yaşanıyor mu ve kuantum sıçramaları sayesinde insanlar aynı düşüncelere mi sahip oluyor sorusuna cevaplar buldu. Kuantum benlik’te bu derece derine inen bu kitap, Danah Zonar’ın hamilelik döneminde yazmaya karar vererek, doğa’nın evrenselliğinin ve evrenselliğin doğasının bilincini ispat etme iddiasını taşıyor. 

Evrenin matematiksel düzeni ve fizik yasalarının kesinliği, insanı kendiyle olan ‘mutlaklık’ randevusunu hatırlatır hep. Her gün yaşanılan rütin olayların içinde kuantum bilincini arar ve şunu görür ki amiplerin, düşen yaprağın, yıldız patlamalarının, oturduğunuz koltuğun ya da yazdığınız kalemin, son olarak da kuantumcuların da söylediği gibi elektronların bilinçli bir varlık olduğu iddiasıdır Zonar’ınki.. 

Kitapta beğendiğim özelliklerden biri de; yazarın psikiyatrist ve psikoterapist kocasının, içeriğe uzmanlık dalı açısından katkısı. verimi attırdığı gibi, kuantum modellerinin bu yönünü de keşfetmiş olmak bir avantaj. Özellikle hayvanların ve bitkilerin ve tabiiki cansız nesnelerin bilinçli ve görüş sahibi olduğunu anlatan bölümde, Descartes’ten Freud’dan beri gelen eski akımların birleştiği, bu yeni düşünce biçimini sorgulatma gayesinde. Felsefi görüşler, gerçekten çok doğru yerlerde adapte olmuş. istenilen ise hayatın her bölümünde kullanabilmesi bu bilgilerin; işte, evde, aşkta, sanatta, uyurken, aldatılırken hatta öldüğünüzde bile… 

Psişik gelişimlere sahne olan insan beyni, narsist karakter modeline giderek yaklaşıyor ve ben’lik bilincinde köklü reformlar yaratıyor. Freud ve Einstein’ın ağırlığını hissettirdiği kitapta, yazarın eski kuramlara yeni yorumlar getirmesi çok hoş bir düzenekte oyun oynamanıza sebep oluyor ve bilimsel içerikli kitapların çoğunda görülen terminolojik dilin sıkmadığını söyleyebilirim. 

Özetle; felsefe, psikoloji ,matematik, fizik ve biraz da biyoloji konularında, donah zarar’dan, bulunduğun yerle ütopik olma arasındaki kesin çizgiyi çizen bir görüş sağanağı…