Şub 292008
 

Geçtiğimiz onca yüzyılın düşünsel buhranında, postmodernizmin yarattığı tehlikenin takkesinin göründüğü ve tam adı, “Son moda saçmalar: Postmodern aydınların bilimi kötüye kullanmaları” olan ve iki fizikçi ki biri Sokal Vakası’nın başkahramanı Alan Sokal olan, diğeri de Jean Brichmont tarafından yazılmış, günümüzün aydın, medya, eleştiri, saptırma, yapıbozumculuk gibi konularına değinen çok önem verdiğim bir kitaptır. eksiksiz dipnotlarından saptamalarına kadar bu kadar zengin bir araştırma perspektifi için oldukça uzun araştırmalar yaptıkları aşikar. bu yüzden bu kitaba uzunca ve bölüm bölüm anlatımlarla aktarmanın doğru olacağını ve kitabın mesajını daha iyi aktaracağını düşündüğüm bir inceleme yapmak istiyorum.

Continue reading »

Şub 272008
 


Sokal Vakası, Amerikan Kültür Çalışmaları dergisi Social Text’te yayınlanan, aslında postmodernlerin birbirinin ne dediğinden hiç anlamadığını ve hatta anlamak istemediklerini ortaya koyan, bir postmodernizim eleştirisi getirmek için amaçlanmış bir skandal, deney, mizansen, parodi olarak tanımlanabilir.

Amerikalı fizikçi Alan Sokal tarafından, akademik çevrelerin postmodernizme bir kurtuluş ve bir çıkış noktası olarak neredeyse iman ettiği noktaya gelinmesi sonucu, bu kör imanı kanıtlamak için ‘social text’te literatürde çok rastlanan çalışmaların bir taklidi ama kendisinin ifadesiyle safsata olan sınırların aşımı kuantum yerçekiminin dönüşümsel bir betimlemesine doğru adlı makalesinii yollayıp, derginin bunu ciddiye alıp, üstelik postmodernizmi ve toplumsal kurulmuşluk tezini eleştiren düşüncelere karşı seçkin bilim adamlarının verdiği yanıtlara ayrılmış özel bir sayısında yayınlanması sonucu bilim camiasında fırtınalar koparmış bir olguyu sorgulattırmıştır. Bunu da Bertrand Russell’ın ağzından dile getiriyorlar:

Continue reading »

Kas 172007
 

 

jacques lacan

Bir zamanların şairi olmasına şaşırmamakla beraber, ölümüne Freud Ekolü’nü savunan, ironik bir şekilde antipsikiyatri savunucusu olan fransız psikiyatr. Borges’in “dilimden çıktıktan sonra söylediğim şey artık bana ait değildir” mantığına, lacan da hemfikirdir, yani varlığını, dilin ona sunduğu kadar tanıyabilen bir çerçevede oluşturduğunu savunur. Bastırma ve Yüceltme kavramlarını tek bir çatı altında birleştirmesi, bunun sebebi de kendi gerçekliğiyle, düşüncesi arasında büyük ve belirgin fark olmasını sağlayan kültürel özne pozisyonudur. Parçalanmış beden, ayna evresi ve odipial evre ile gelişimi üçe ayırması Freud’un otoerotizm ve narsist evreleriyle örtüşür. Ona göre insan, düşlerinden yaşam enerjisini alır ama hayalkırıklığıyla ilerler… 

Tüm bunların dışında dilin paradoksal ölçütleri konusunda kendisiyle hemfikir olsam da Lacan bir çok olguyu matematiksel açıklarken maalesef “matematik diliyle” saçmalamıştır. Bunun da detaylarını “Son Moda Saçmalar” kitabındaki Lacan incelemesi tavsiye edilir…