Ağu 032010
 

inception-poster-başlangıç

“Kimim ben?
Rüyasında kelebek olduğunu gören bir insan mı ?
yoksa rüyasında insan olduğunu gören bir kelebek mi? “

/Chuang Tzu

Christoper Nolan, The Dark Night, The Prestige, Batman Begins, Memento ve Following filmleriyle 2000’den sonra sinema dilini, teknolojinin görsel gücüyle birleştiren yapımlara imza atarken, 2010 senesinde “Inception “filmiyle bu konuda otoriteler tarafından “sanat eseri” , “başyapıt” sıfatlarıyla anılacak filmlerden birinin hem senaryosunu yazdı hem yönetti hem de yapımcılığını üstlenmiş de oldu. Nolan, sinemanın daha fazla popülerleşmesine sahne olan teknolojiyi arkasına aldığı bu yapımda rüya olgusunu , her kitleden seyircinin kendinden parçalar bularak alacağı aksiyon, aşk, kurgu, animasyon, simulark,görsel yönetmenlik, soyut alem, gerçeklik gibi olgularla  ve Hans Zimmer’in müzikleriyle de birleştirerek, postmodern sinemanın eksperssiyonizm öğeleri yoğun hissedilen zirve örneklerinden birini gerçekleştirdi.

Inception - Rüyaya ve Hafızaya ilişkin filmler

Bu filmden önce Tarsem Singh’in “The Cell”, Marc Caro ve Jean Pierre Jeunet’in “The City Of Lost Children“, Wachowski kardeşlerin “The Matrix Triology” Josef Rusnak’ın “The Thirteenth Floor“, Alejandro Amenabar’ın “Abre Los Ojos” veya çoğu izleyicinin bildiği versiyonuyla “Vanilla Sky“, Martin Scorsese’nin “Shutter Island“, Richard Linkarter’in “Waking Life“,Darren Aronofsky’nin “The Fountain“, Michel Gondry’nin “The Science of Sleep” ve “Eternal Sunshine of Spotless Mind” ve yine Nolan’ın “Memento” ile hafızanın derinliklerine ve rüya alemlerine yaptığı sinema diliyle yolculuk bu yüzyıl için yeni, ancak insanoğlunun başlangıçtan bugüne kadar gelen hakikat arayışının da görsel yönleriyle anımsatacağı bir derin miras da aynı zamanda.

RÜYALARDAKİ HİPERGERÇEKLİK DUYGUSU

“Rüyaları gerçekleştirmenin en kestirme yolu, uyanmaktır.” / J. M. Powe

Nolan, filmde insanların rüyalarından sır gibi sakladığı bilgileri çalmak için uzmanlaşmış Cobb ve ekibinin dolandırıcılık hikayesine yer verirken, insanların bilinçdışılarına yaptıkları yolculukta da Cobb’un ancak rüyalarda yaşatabileceğine inandığı eşi Mal’u defalarca acı, özlem,ihanet ve tramvatik normlarla karşısına çıkartıyor. Eşi hakkındaki düşüncelerine ilişkin korku nevrozu yaşan Dobb’un ruh halini anlamak açısından rüyalar konusunda uzman Sigmund Freud‘a kulak verelim: Continue reading »

Mar 192009
 

 

matrix

Minority Report ve The Matrix Trilogy’ de senaryonun mantıklı ilerlemesindeki ana alterlerden birisi olan kahinlere karşı, inanca dayalı sorgulamalarımızın altında yatan felsefe ve matematik konusudur. Fizikçi William Newcomb’un ortaya attığı bu paradoksa göre; kehanetlerine çok güvendiğiniz bir varlık (kısaca kahin diyelim) size bir oyun önerir.  Önünüze iki kutu koyar. kutuların ilki şeffaftır ve içinde bir altın vardır. Diğer kutunun içini göremezsiniz ama içinde ya bir kese altın vardır ya da hiçbirşey yoktur.  Size önerilen seçenekler şunlardır: 

– ya şeffaf olmayan kutuyu alacaksınız 

– ya da iki kutuyu birden alacaksınız 

Fakat kahin, eğer sizin şeffaf kutuyu almadan ikinci kutuyu alacağınızı tahmin ettiyse, o kutuya bir kese altını koyacak ama her iki kutuyu alacağınızı kestirebilirse, bir kese altını ikinci kutuya koymayacaktır. Siz seçiminizi, kahinin kehanetine göre kutuları ayarladıktan sonra yapacaksınız. kutuların tamamı mı bir tanesi mi? Özetle mevzusu bu olan paradoksta felsefecilerin iddiası; kahin yerine, çok uzun zamandır sizi tanıyan bir arkadaşınızı- sevgilini koy, bak bakalım durum değişecek mi? sorusuna karşılık verilen cevabın, değişeceği yönünde olma iddiasıdır. 

Bir yandan oyun teorisinin de konusu olan bu paradoks, reklam vaatlerini verirken, direk pazarlamada, ekonomide, şeyh, üfürükçü, kırıkçı çıkıkçı, reiki, ilaç, tavsiyeleri, the secret argümanları, yöneticilerin geleceğe dair motivasyon vaatleri gibi bir çok ikili ilişkideki ikna gerektiren durumlarda, farkında olmadan yaptıkları iletişim türünün örtülü gerçeğini yansıtan paradokstur da aynı zamanda.

Mar 012008
 
Pygmalion

Oldukça geniş perspektiflere etki eden iletişim psikolojisinde yer alan olgudur ve Etiketleme Teorisi’nin de çerçevesini oluşturur. ‘kendini gerçekleştiren kehanet’ adı verilen bu olgunun kökeni mitolojideki Kıbrıs prensi Pygmalion’dan gelmektedir: hikayesi ise şöyle: “Olgunun eski yunan mitolojisinde yer alan örneği hiç kuşkusuz sihire dayanıyor. kıbrıs prensi, aynı zamanda heykeltıraş Pygmalion, ideal kadını temsil eden fildişinden bir heykel yapmış ve ona Galatea adını vermiş. Galatea o kadar güzelmiş ki, kendini ona aşık olmaktan alıkoyamamış ve ona hayat vermesi için tanrıça Venüs’e yakarmış. Venüs de onun bu isteğini kabul etmiş ve sonsuza kadar bahtiyar yaşamışlar.”
Continue reading »