Freud’un Leonardo da Vinci’nin ruh çözümlemesini anlattığı ünlü makalede , sanatçının içinde bulunduğu durumu bu tabirle tanımlamıştır. Yani hep çocuk kalma ve yaşamın gerçeklerinden kaçarak, hayal dünyasında kendine açtığı yerde sürekli yaşama isteğidir. Yine Freud’a göre; Da vinci’deki Peter Pan kompleksi yüzünden işlerini hep yarım yapma, yaptıklarını da çocuk hayalleriyle -misal helikopteri oyuncak gibi- tasarlama durumunun, hatta da Vinci’nin eşcinsel olmasının sebebi de budur. Tabi bildiğiniz Freud, dönüp dolaşıp olayı Oedipus Kompleksine dayandırmıştır..
İnsanoğluna henüz bir yenilik ya da alternatif tedavi sunmayan evrimsel psikoloji, evrimsel olarak gelişmiş modüller ve sinirsistemi sayesinde kendine malzame yaratır. Memelilerde, bilhassa primatlarda insanınkine çok benzeyen model alma tarzındaki öğrenme ön plana çıktığı için, insanda da model alma identification özgecilik olarak zuhur ettiği için; toplum tarafından reddedilen ya da onanan davranışlar sonucu moral, suç, cinsel sapma, rekabete dayalı şiddet, gösteriş, dışlanma, özenti, içebakış, maneviyat, gibi kavramsallaşan kalıpların ortaya çıkmasının doğal seleksiyona ve adaptasyona dayalı nedenleriyle evrimsel psikoloji, insandaki limbik sistem, hipotalamus, otonom sinir sistemi gibi zihinsel işlevde rol sahiplerinin sofistike gelişmişliğiyle sorunları ve çözümleri açıklamak ister.
Araya hızlı ve kendine iyi bir yer açarak giren kültürel evrim, burada genetik bozulmalarının toplumlara özgü bir eğilim olduğunun da üzerinde durur. insanın bencil gen hedefi, az enerji ile hedefine ulaşmak üzerine kurulduğu için, üreme şansını da arttıracağından, fiziksel ve toplumsal evreye adapte olabiliyorsanız, üreme şansınız da artacaktır. Ama x kişiyi bir zulu kabilesine koyduğunuzda üreme şansı daha da zayıflayabilir gerçeğini, evrimsel psikoloji tedavisinde ‘yöneltme’ olarak uygular ki bu da başlıbaşına üremede yöneylem konusudur. Hastalıkların nedenselliğine de bu açıdan değinirsek; örneğin depresyondasınız ve aslında siz kaybetmeye adapte olduğunuz sürece, hastalığı da zihinsel olarak yenebilirsiniz ve yine üreme şansın artar. Zira ayakta kalmış ve yeni şansı yaratmışınızdır demektir.
Denis guedj’in yazdığı “Papağan Teoremi, Apostolos Doxiadis’in yazdığı “Petros Amca” ve “Goldbach sanısı” adlı romanlara konu olmuş, 250 yılı geçkin bir süredir ispatlanamayan hipotezdir ki Christian Goldbach’ın ondan aşağı kalmayan ayrı bir cin “Leonhard Euler”‘le yazışmalarında başının altından çıkmış ödülü milyon dolara varan bir hipotezdir.Hipotez der ki; ikiden büyük her çift sayı basamağı ne olursa olsun, iki asal sayının toplamına eşittir. ayrıca üç asal sayının toplamına da eşittir. 6=2+2+2, 8=2+3+3, 10=2+3+5 gibi… Ortaya çıkan mantığa bakıldığında herşey biliniyor yani gidiyor ama mevzu sonsuza kadar süregeldiği için ispatında sonuç çıkmıyor. Bu konuda Bursalı Mühendis Şükrü Şentop tarafından çözüldüğü iddiası mevcut ama henüz otoriteler bir yanıt vermiş değil.
Evrenin kişiselleştirilip tanrılaştığı, insanoğlunun ilk kutsal kitabı olarak bahsedilen,” indra” diye bir doğa tanrısı,”varuna” adında da bir akıl tanrısı, “mithra” adında adalet tanrısı olan, kitabının isminin “rig veda” olduğu, tanrıları yaratanın kurbanlar olduğu düşüncesini aşılayan dindir. Hindistana gittiğinizde, herhangi bir tapınak rahibine sorarak da öğrenebileceğiniz inek kutsaliyetinin sebebi de bu dinden gelir. Derler ki size; herhangi bir rahibe inek hediye edersen, alemlerden alem beğen hepsi senin, lutfunu kazanırsın. Kitabı rig veda, ayrıca toplumsal sınıf ayrımcılığını, işçi köle, din adamı babında körüklemiştir ki günümüzdeki bir çok toplumsal sıkıntının kısmi kökeni de buna dayanmıyor dersek yalan olur.
Samurayların temel etiği olan efendiye saygının orjini olan savaş kodu olarak adlandırılır Bushido :
“”samuray olan kişi herşeyden önce bilmelidir ve gündüz ve gece asla aklından çıkartmamalıdır ki, o ölmek zorundadır.”/daidoji yuzan 16.yy
9. yüzyılda Samuray’ kavramının ortaya çıkması merkezi idarenin yerel toprak sahipleri üzerindeki kontrolünü kaybetmesi ile başlar. Yerel idareler kendi askeri güçlerini kurmuşlardı ve bu gücün başına “bushi” ya da “samurai” olarak adlandırılan savaşçıları getirmişlerdi. savaşçılar onurlu bir şekilde barışın bekçileri oldular. Üstün ahlak yapıları onlara duyulan saygının en önemli nedenidir. Samuraylar hayatları boyunca “bushido” kısaca savaşçının kodu olarak bilinen etikler topluluğuna göre yaşamıştır. Aşağıda 17.yüzyılda eski bir samuray olan bir zen rahibinin bu etikleri belirten bir yazıtı var:
“samuray’ın yolu ölümde bulunur. sıra geldiğinde ölümün hızlı seçeneği vardır. yaşam ve ölüm arasındaki çizgide amaçlarına ulaşmış olmak önemli değildir.hepimiz yaşamak isteriz.ve hayatımızın büyük bir bölümünde mantığımız çerçevesinde, isteklerimizi yaparız. ancak amacımıza ulaşamadan yaşamaya devam etmek korkaktır.bu tehlikeli ince bir çizgidir.amacına ulaşmadan ölmek bir köpek gibi ölmektir, fanatikçe ancak bunda utanç yoktur.”
Samurayın yolu”nun içeriği budur. Her sabah ve akşam kalbini doğru ayarlarsan vücudun iflas edene kadar yaşayabilirsin.özgürlük böyle kazanılır. İşçi olmak başkasının efendisine uşaklık etmekten farklı değildir. Bu iyi ve kötü arasındaki seçimi efendiye bırakmak ve kişisel ilgilerden vazgeçmek demektir. Eğer böyle iki üç adam varsa bahşiş güvendedir. Efendi ve uşak arasında sadakatin önemli olduğu söylenir. Elde edilmez olsa da bu gözler önündedir. Eğer kendini buna ayarlarsan harika bir hizmetkar olursun. Ölümü hakkında bir fikre sahip olmayan kişi kötü bir şekilde öleceğini garantilemiştir. Ölümünü belirlemiş olan kişi ise asla değersiz olamaz.kişi bu endişe üzerinde çalışmalıdır.
Eğer biri samuray olmakla ilgili bir şey söyleyecekse, temeli ruhunu ve vücudunu efendisine nasıl adadığı ile ilgili olmalıdır. Bunun ötesinde ne olduğunu soran kişiye verilecek cevap ise “kendini zeka, insanlık ve cesaret ile bilemek” olmalıdır. Sıradan bir insan için bu üç değeri bir araya getirmek mümkün gözükmeyebilir ancak kolaydır. Zeka, olayları başkalarıyla tartışabilmekten fazla birşey değildir. Sonsuz hikmet böyle kazanılır. İnsanlık, başkaları için yaptığımız şeylerdir. Kendimizi başkaları ile kıyaslamak ve onları öne çıkartmaktır. Cesaret birinin dişini kırmaktır. Sadece bunu yapmak ve zorlamaktır, çevredekileri önemsememektir. Bunların üzerinde olan şeylerin bilinmesi gerekmez. Kişisel görünüş, konuşma tarzı ve kaligrafi önemlidir. Ve bunlar günlük işlerdir, çalışarak ilerletilir. Temelde güçlü olmak önemlidir. Bu özellikleri kazanmış bir kişi bizim uzmanlık alanımızın tarihini ve değerlerini anlayabilir. Daha sonra kendini geliştirmek için birçok sanatı inceleyebilir. Eğer baştan düşünürseniz hizmetkar olmak basittir. Ve bu günlerde işe yarayan insanları göz önüne alırsanız onların bu üç özelliğe sahip olduklarını görürsünüz.”
Samuray ölmek için yaşadı. üstün ahlakları onları günümüze kadar taşıyan en büyük özellikleri. Asla gerekmedikçe öldürmediler. Ve öldürdüklerinde asla acıyı uzatmadılar.
Japonların çok takdir edilen bir anlayışları vardır. Çirkin karşıladıkları bir olayın uzamasını, sürüncemeye girmesini sevmezler. Bu yüzdendir ki düelloları uzatmazlar ve çabuk olan çözümü seçerler. alıştığımız şekilde, kılıçları birbirine çarparak gürültü yapmazlar. Düelloları göz göze geldikleri anda başlar ve kılıçlar öldürmek için indiğinde savaşçılardan biri ölür. Beraberlik yoktur!
Bir göz yanılması olayına da ismini vermiş alice harikalar diyarında’nın ünlü sırıtan kedisi… Hareket eden bir nesneyi takip eden bir gözün, o sırada hareket etmeyen bir başka nesnenin görüntüsünün bütününü ya da bir parçasını beynine iletmemesinden mütevellit, bizim ünlü kedi gibi yüzün silinip, sadece sırıtan dudakların kalması olayından esinlenerek literatüre girmiş göz çatışması olayı.
Mühendislik ve ince marangozluk işleriyle uğraşan Joseph Bramah, insan sağlığına, milyonlarca kentin ve kentlinin yararına yapılan en büyük katkıyı gerçekleştirmiştir. “Bramah helası ” olarak yaygınlaşan ilk kullanışlı tuvaleti bulan o olmuştur.
Bugün artık, açıkça şu nokta bilinmektedir: Helayla birlikte etkin, yeterli bir kanalizasyon düzeni, iyi suya pis suyun sızmasını önleme , dünyanın her yerinde yaşayan insanların sağlığı bakımından son derece gereklidir. Yüzyıllar boyunca Avrupalı kentliler, açık ve pislik dolu lağım çukurlarını , pis su kanallarını yaşamlarının bir parçası olarak kabul etmişlerdi. Varlıklı kişilerse, evlerini akarsuya yakın yerlere su üzerine yapmaya özen gösterir ya da evlerinin altına lağım çukurları kazdırırlardı. Bu çukurlar, belirli aralarla, bu işle uğraşan kişilerce boşaltılırdı.
Psikolojide ve haliyle Peyami Safa (bkz: şimşek), (bkz: yalnızız), (bkz: fatih harbiye), (bkz: bir tereddüdün romanı) romanlarında sık sık karşı karşıya kalınan durumlardan biridir. Aynı anda istenmeyen iki durumdan birini seçmek zorunda kalan birinin karşı karşıya kaldığı çatışma türü olarak kavramsallaşır. Örneğin; ameliyat olmanız lazım diyen doktorun hastayı bıraktığı durum böyledir.
500 küsür sayfalık bu kitabı, kitapçıda elime aldığımda ilk dikkatimi çeken , “Fizik hakkında yazılmış en komik kitap” olarak nitelendirilmesiydi ve direk tahrik etti. Leon Lederman’ı da ciddi adamdır diye biliyoruz tabii. Tam zen öğrenme metodlarıyla anlatımlanmıştır diyerek kandım, iyi de etmişim. Argo dil yapısından tarihteki kişilerin deneylerine, leptonlardan görecelik kuramına bir çok kavram, belki de atom altı gibi bilinç altında bana hep gülümseyen suratları hatırlatmıştır. Leon Ledarman da nefis bir üslupla bunu başarmış biri, kuantum fiziği de bu kitabın temeli. Tarihteki Democritus’tan Bohr’a Carl Sagan’dan Newton’, atomun minicik boyutlarına bir çok evren sığdırmış insanların ilk başta hayali olarak görünebilecek ama aslında gerçeğin ta kendisiyle yüzleşeceğiniz harçları birer birer atacaktır beyninize… Democritus’la Ledarman’ınn çok keyifli bir sohbeti de vardır ki ansızın idrak ederse okurken hamaktan düşürebilir adamı..
Pulitzer ödülü de mevcut olan, konusunda büyük bir boşluğu dolduran, içindeki bağlantılarla ve örneğin alice harikalar diyarı gibi referans aktarmalarıyla, paradoks, nöroloji, algı eşikleri gibi konularda matematik, nlp, mantık temeli olmayanların kolay kolay sonunu ve başını getiremeyeceği, Douglas Hofstadter’in Kabalcı’dan çıkan, konusundaki en yetkin ve en kalın referans kitabı, hatta ebedi gökçe belik!
Bir çok romandaki (bkz: Tahsin Yücel’in Kumru ile Kumru romanı) ve filmdeki (bkz: the devil wears prada filmi) karakterin özelliklerinde karşımıza çıkan, dürtüsel olarak bireyin satın alma davranışını denetleyememesi ve delice alışveriş yağması olarak tanımlanabilecek psikolojik hastalık. Bu hastalığın kadınlarda daha fazla görülme sebebi ise duygularının esiri olma eğiliminin fazla olmasından kaynaklanmaktadır.Kkadın, ayakkabı, çanta, elbise, mücevher vs lerde kendi yetersizliğini gidererek egosunu yüksek tutmak ister, Erkek ise yine aynı sebepten teknolojik ve büyük beyaz eşyalara yönelir. Ne anlıyoruz bundan; kadın kendi duygusal yönlerini ve zayıflığını kapatmaya, erkek ise bağımsızlıkla ve hareket alanını genişletici şeylerle tatmin olur.
Felix Klein’ın ünlü imkansızlık abidesi,topolojik uzay nesnesi…Gözümüz açısından yani 3d bazda yer bulamayan ama 4d ortamda süreksizliği anlatan bu şekil, aynı zamanda Escher gibi bir ressama da tıpkı “Mobius Şeridi” gibi “çiz beni” dedirttiği gibi, anonim şiirlere ve bulmacalara da ilham vermiştir.