Nis 212010
 

Musahipzade Celal Bey - İstanbul Efendisi - Tiyatro

İstanbul Şehir Tiyatroları’nda geçmişten gelen bir tiyatro yazarımızın, katip ve Osmanlı içtimai yapısı ve adetleri konusunda incelemesi olan , Musahipzade Celal’in(1868-1959) 1913’de yazdığı oyunu İstanbul Efendisi, günümüz tiyatrosunda seyircinin beklentilerini ve arayışını fazlasıyla karşılık veren ve -tarihi bir tesadüf sonucu- yenilenen Harbiye Muhsin Ertuğrul sahnesinde izlemenin de ayrı bir keyif verdiği ve Engin Alkan’ın zeka dolu yönetmenliğiyle ilerleyen bir oyun.

Osmanlı döneminde İstanbul Efendisi olan Salveti Efendi’nin kızını evlendirme öyküsünü mizahi bir dilde anlatan oyun, kalabalık kadrosunun tam bir ekip başarısı göstermesinin dışında, Türk/Ermeni ve Rum şarkılardan oluşan müzikalite, dans, kostüm,makyaj ve dekor açısından da doyurucu olduğunu söylemekte fayda var.

Musahipzade Celal Bey - İStanbul Efendisi- Engin Alkan

Oyuna ilişkin detayları anlatmadan önce, 1932 yılında Darülbedayi dergisinde Mehmet Şükrü tarafından kaleme alınan  “Celal Bey’le Konuştuklarım” başlıklı yazısında Musahipzede Celal Efendi’nin oyun anlayışını ve tiyatroya bakışını kendi ağzından dinlemekte fayda var:

Musahipzade Celal Bey, eserleri en ziyade oynanmış ve beğenilmiş bir tiyatro muharridir. Kendilerine ilk piyes yazmak fikrinin nerden ve nasıl geldiğini sorduğum zaman şöyle cevap verdiler:
– Çocukluğumdan beri orta oyununa ve tiyatroya karşı kendimde fevklade bir inhimak görürdüm. Manakyan kumpanyasının tercüme piyeslerindeki sahne ölçülerini mizansenleri ve tarı muhavereden bir mektep gibi istifade eder, kendi kendime eser yazmak arzusu duyardım.(…)
Tarihi ve içtimai eserler yazmayı düşündüm ve bu piyeslerdeki eski şarkılarımızı ve oyunlarımızı sahnede göstermeyi tasavvur ettim . İstanbul Efendisi’nden başlayarak birçok eserim bu düşüncenin mahsulüdür(…)
Avrupa asarı edebiyesine tercümelerini okumak ve seyretmek suretiyle ıttıla hasıl edebildim. Manakyan efendi eserlerindeh halkı sıkmamayı, söylenecek şeyleri en kısa ifadelerle anlatmayı tercüme eserlerden misaller getirerek söylerdi. Tarzı muhavere noktasından da orta oyunundan hayli istifade ettiğimi hissediyorum. Çünkü uzun cümleler, mutavvetl ifadelerin daima samiin üzerinde iç sıkıcı bir tesir yaptığını orta oyununda bittecrübe malumum olduğundan yazdığım eserlerde buna riayet eder oldum.
– Eserlerinizde asıl hakim olan gaye nedir?
– Eserlerimde eski adet ve an’aneleri, batıl itikatları teşhir etmek, eski yaşayış ve giyinme tarzını, haremlik ve selamlık hayatını olduğu gibi göstermek, velhasıl tarih perdesi altında unutulmaya mahkum olan geçmiş varlığımızın güzel ve çirkin safhalarını sahnede canlandırmak istedim.(…)

Musahipzade Celal Bey - İStanbul Efendisi- Engin Alkan

2. Meşrutiyet’le yaşanan aydınlanma ve fikir özgürlüğünün sanattaki yansımalarından biri de tiyatronun da gelişmesine katkı sağladığı için, 1915 yılında Darülbedayi’nin yani ilk Osmanlı Tiyatrosu’nun da kurulmasını sağlamıştır. Bu dönemin yazarlarından olan Musahipzade Celal’in Osmanlı’nın çeşitli dönemlerindeki sosyal örgüyü, ananeleri, din kavramını ve akıl yürütme biçimlerini irdelemeyi mizahi yolla anlatmak gibi bir yetenekle, eleştirel kimliğini birleştirmesi sonucu ortaya çıkan oyunlardan biri “İstanbul Efendisi”. Söylendiği kadarıyla yabancı dil bilmemesinden dolayı Osmanlı tarihine ve yaşam biçimine yönelmesiyle “tutucu” olarak anılan Musahipzade , Cumhuriyet dönemine yakın zamanlarda yani batılılaşmanın çok tartışıldığı bu zamanlarda kültürel emperyalizmin karşısında duran biri, İlber Ortaylı’nın görüşüne göre ise her dönemin Allaturcası“.  Bu ifadesini şöyle detaylandırıyor Ortaylı: ” Musahipzade, Osmanlı toplumunun özündeki çelişkiyi taşır. İçine kapanık ve toplumsal ilişki çerçevesini belirleyen; değerlerine bağlı dışa karşı kuşkulu, ortamına yabancılaşmaya ve kültür emperyalizmine düşman…Ama ona karşı aynı silahla değil, geleneksel değerleri putlaştıran bir garip tutuculuk ve tinsellikle direnir. Bu yanıyla 19.yy doğu dünyasının bilinçsiz ama onurlu direnişini yapıtlarında görürsünüz.” Buradak  “çelişki” ifadesini besleyen nedenlere bşr örnek olarak ise kadıların, kızlarını okutmamasına tiyatro oyununda yer vererek tarihi bir bilgi aktardığını düşünen Musahipzade Celal’in aksine, bazı tarihçilerin o dönemde Kadı kızlarının babaları tarafından okutulduğuna yönelik görüşlerinin olması ve bu açıdan da Musahipzade Celal’in eleştirilmesi gösterilebilir.

Musahipzade Celal Bey - İStanbul Efendisi- Engin Alkan

Daha önce usta oyuncu Sezai Aydın tarafından canlandırılan Salveti Efendi’yi bu sefer yönetmen Engin Alkan oynuyor. Sesini kullanışının,  oyunu yönlendirişinin, rolünün otoritesini mizahla birleştirmesinin ardındaki başarı, kendisini oyunun tarihteki tozlarıyla da bütünleştirmiş olduğundan kaynaklanıyor olsa gerek.

Tarihi kaynaklarda 1. Mahmut dönemini anlattığı söylenen oyun, çok kültürlü İstanbul yaşamı içerisinde hurafelerin halk ve soylu arasında söylenegeldiği, sistemin açıklarının bulunduğu, gerileme döneminin yaşandığı bir ortamda, baş kadı görevini yürütürken, batıl inançlardan da etkilenerek kararlarını veren ve bu şekilde seyirci karşısında karikatürize olan Salveti Efendi’nin, kızı Esma Sultan’ı evlendirme öyküsünde; arabulucu ve kıdemli cariyelerden Çengi Afet’in herkesi parmağında oynatır cinsten, eli maşalı bir havada çöpçatanlık görevini üstlenmesi dışında, Esma Sultan’ın, çarşı esnafından Muhsin Efendi’nin oğlu Safi Çelebi’yle Çengi Afet sayesinde dalaverelerle, Salveti Efendi’ye ebced hesabını batıl yorumlama zaafından dolayı evlendirilme iznini alma süreci eğlendirici ve komik olaylara sahne oluyor. İmkansız gözükürken Esma- Safi arasındaki aşkın Çengi Afet tarafından kurgulanması sürerken, aynı zamanda Salveti Efendi’nin kölelerinden Dilaram ve Dilaver arasında büyüyen aşk da , onları mutlu sona ulaştırma umudu arasındaki zengin tiplemelerin , dansların ve müziğin oluştuğu bir seyir kazanıyor. Oyun sırasında Osmanlı kültüründeki çarşı, ev, köle kullanımı, kadın, çöpçatanlık, azınlık sorunları, algılanışı ve esnaf olarak rolü, avam ve soylu eğlence farkları, batıl inançlar, dönemin şivesi ve dili, ebced hesabının günlük işlerde kullanımı, kız verme kültürü gibi bir çok olgu da bu zenginlik içerisinde yerini alıyor.

Musahipzade Celal Bey - İstanbul Efendisi- Engin Alkan

Oyuna renk katan ve sahne geçişlerinde seyirciyi de etkisine alan, dekorda da daimi bir sahne olarak ayrılmasına sebep söylemekten keyif aldığımız meşhur şarkılara değinirsek, Tamburi İsmail Ağa’nın “Bu Kış Hanım İstanbula Taşın da”, Sadettin Kaynak‘ın “Leyla bir özge candır”, “Benim Yarim Gelişinden bellidir”,”Çile Bülbülüm”, “Gönlüm Seher Yeli Gibi”, Yusuf Nalkesen’in “Bülbülün Çilesi”, Arif Sami Toker‘in “Talin Elinden Oyuncak Oldum”, Gürcü etnik topluluklarından Megrel halk şarkısı “Ou Nana”, Tatyos Efendi‘nin “Bu akşam gün batarken gel”, “Gamzedeyim Deva Bulamam”, Dede Efendi’nin “Benli“, oyunculardan Çiğdem Gürel, Hüseyin Tuncel, Sevinç Erbulak gibi kadrodaki oyuncular tarafından söylendiği gibi koro eşliğinde de ses buluyor.

Yönetmen Engin Alkan, bu zor oyunun altından kalkmak için yaptığı ön araştırmaları ve okumaları bir internet sitesinde toplamış, çok da iyi yapmış: http://istanbulefendisiardiyesi.tr.gg
Bir çok makaleye ve dönemin tiyatrosunun ve tiyatro yazarlarının arayışlarına ve sorunlarına ilişkin araştırmaları okuyabileceğiniz gibi, Osmanlı’da Böcek Başı’nın suçluları takip eden zabıta görevlililerine verilen bir görev olduğunu ve siyah kuzu derisinden yeşil kalpak giydiklerini ve sırtına da dar yenli uzun cepken giydiklerini ve diğer detaylı öğrenebilir, oyunun kostüm eskizlerini inceleyebilir, Türk tiyatrosunun Batılılaşma öyküsünü inceleyebilir, çengi, köşek ve dansözlüğün Osmanlı kültüründeki yerini araştırabilir, oyunun tam metnine ve içinde yer verilen şarkıların sözlerine ulaşabilirsiniz.Ayrıca oyun hakkında internette ve dergilerde yer alan seyirci görüşlerinin de derlenmiş halini bu adreste bulabilirsiniz.

Musahipzade Celal Bey - İstanbul Efendisi- Engin Alkan

Musahipzade Celal Bey - İstanbul Efendisi- Engin Alkan

Engin Alkan’ın oldukça emek verdiği anlaşılan bu oyun hakkında görüşünü ise şöyle belirtmiş : ” (…) Taklidin çoğaldığı, kalıp olanın sıvazlandığı, röprodüksiyonun aslıyla eşdeğer bulunduğu kafa karışıklığımıza, güle oynaya bir cevap niteliği taşısın istedik. Yolculuğumuzda elimizde geleceği tutarken, bir yandan kendimize bakmak istedik, geçmişimize, geleneğimize, Osmanlı’dan da öteye gittik. Ateş ritüellerinin kırmızı yumurtalara dönüştüğü ortak yaşantılara… Bugün bir arada bulunamaz duran unsurların, cumbalar, kemerler, kubbeler altında- aynı göğün altında- yekpare hayatlarına tanıklık ettik. Dünden bu günü kutsadık.(…)

Vaktiniz varken,  tiyatroyu tiyatro yapan bir çok zengin öğeye ulaşmak için  keyifli, çalgılı, tarihi belge niteliği bulunan ve her zaman dilinde izlenebilecek kadar kültürel bir miras değeri taşıyan bu oyunu kaçırmamanızı öneririm.

Ek Videolar:

Engin Alkan’ın oyun hakkındaki görüşleri:

Oyundan Görüntüler:

istanbul efendisi from Engin Alkan on Vimeo.

Oyundaki Müzikler:

Sadettin Kaynak: Çile Bülbülüm:

Tatyos Efendi – Bu sabah gün batarken gel

Dede Efendi – Benli

Sadettin Kaynak – Benim Yarim Gelişinden Bellidir

Megrel Halk Şarkısı – Ou Nana

Arif Sami Toker – Talihin Elinde Oyuncak Oldum

Yusuf Nalkesen – Bülbülün Çilesi

If you enjoyed this post, please consider leaving a comment or subscribing to the RSS feed to have future articles delivered to your feed reader.

 Leave a Reply

You may use these HTML tags and attributes: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>

(required)

(required)

Kapat