Mar 282009
 

bilincalti21.yy’ın ilk yıllarını yaşayan insanoğlu, tarih boyunca kendi yarattıkları ile kendi yaşamını zorlaştırmıştır. Silahlar, atom bombası, televizyon gibi teknolojiye bağlı yaratımlar dışında, milliyetçilik gibi bazı kavramlar da bu yaşamı zorlaştıranlar arasındadır. “İnsan” içinde olduğu savaş, iş yaşamı, sanat ve bunun gibi bir çok ortamda, bu yarattıklarına çeşitli sebeplerle bağlı kalmayı sürdürmüş, ancak yok etmek isteğini, isyanlarını yansıttığı ya da yeniden türettiği çeşitli konuların başında ya da sonunda hep karşısına çıkan ve onun tarafından yargılanacağını bildiği kavram ‘etik’ olmuştur. Hiç bir zaman kendisini neslini, haysiyetini, hayatını ve zamanını düşünmekten alıkoyamayan insan ırkı, kendi iç dünyasına çekilince bireysel etiğinin ona ne gibi kısıtlamalar getirdiğini, ne gibi kolaylıklar sağladığını düşünmekten kaçamaz. Kurumsal düzeyde ise, akademik ortamlarda yoğun bir şekilde tartışılan ve zaman zaman küçümsenen etik kavramı hakkında araştırmalar yapılmakta, kurumsal etik kodlarının kamuoyuna açıklanması gereği hissedilmektedir.
Ancak bu kurumsal çabalar, doğa, zaman, bilim, teknoloji, sanat alanında örneğin finansal kaynakların yöneticilerini samimiyetsiz bulmamızı, toplumsal geleceğe dair umutsuzluk duymamızı engellememektedir.

Bu umutsuzluğun sebebi ticaret ve etik arasında varolan gerilim midir? Kısaca, ticarette etiğin söz konusu olamayacağı varsayımı mıdır? Tüm bunları derinlemesine düşündüğümüzde, belki de modern çağda sıklıkla karşılaştığımız etik kavramının en büyük sorununun, düşünce çağının başlangıcının da sorunu olması da ilgi çekicidir. Zira etik kesinleşmiş bir tanıma sahip değildir. Etik kavramının kendisi tam da bir çıkar mücadelesi alanına dönüşmüş ve bu nedenle de etik kurallar belirlenmesi işi, içinden çıkılmaz bir hale gelmiştir Etiğe ilginin canlanmasında çeşitli etkenler rol oynamıştır. Ne var ki, bugün moda olan, felsefenin daimi bilgisel bir alanı olarak etik değildir. Moda olan,“meslek etiği” denilen ilkelerdir. Bunların en eskileri bio-medikal etik veya bioetik ve basın etiğidir. Şu anda çeşitli meslekler ve hizmet alanları da, kendi etiklerini geliştirme çabası içerisindedir. ‘Etik’le ilgili bir diğer gelişme de, bütün kültürlere saygı talebinin ve postmodernizmin norm sorunlarına relativist yaklaşımının -”her şey olur” (any-thing goes) ilkesinin- yarattığı kargaşa karşısında, bazı çevrelerin “evrensel bir etik” veya “evrenselleştirilebilir bir etik” ya da “global bir etik” geliştirme girişimleridir. Etikle ilgili bu girişimlerde çeşitli epistemolojik karıştırmalar dikkat çekmektedir. Bu karıştırmalar da, etiğin, bugün gündeme getiren ihtiyaçlara cevap verebilecek şekilde geliştirilmesine engel olmaktadır. Continue reading »

Mar 222009
 

benjamin

Reklamı, hayal vaatlerinin kendi endüstrisine bir vergi gibi dayattığı kurnazlık olarak farzeden, esin kaynaklarından biri “Alois Riegl”, “1900’lerin başında Berlin’de çocukluk” kitabında: ” bir şehirde yolunu bulamamak pek bir şey ifade etmez. bir şehirde, ormanda kaybolur gibi kaybolmak ise eğitim ister.” diyerek istemsiz yanılgılara, alegorilere, zamana dair görüşleri sunan, estetik kuramcısı olarak ise “estetik teorisi” kitabında, Rainer Warning’in alımlama estetiğindeki gibi Theodor Adorno”nun topluma ve sanata olan bakışını merkeze koyan analojileri bize sunup, şiiri okuyucudan, resmi seyirciden, senfoniyi de dinleyiciden, ne meydana geldiğini ne de onlar için üretildiğini anlatmak gerekmediğini, sanatı onu alımlayan suje çevresinde görüp, bundan uzaklaşıldığı takdirde oluşabilecek klasik estetik sorunlarının üzerine giderek, eşsizliğin güzeliğine olan sadakatiyle bilinen alman toplum, sanat, edebiyat, yaşam, felsefe, estetik ve kabul buyurursanız görsel iletişim ve tasarım, reklam etiği cerrahı…

Mar 122008
 

Guy Debord’un, kısa kısa pasajların derlenmesiyle oluşan nefis sistem eleştirisi kitabı.. Gösteri sadece kendine hizmet eder mottosunu önplana çıkararak, insanoğlunun artık gösteri nedeniyle metalaştırdığı herşeye karşı, 21.yy toplum ve sistem eleştirisi ki miladının Rönesans olduğunu belirtir. Tez edinilmesi rica olunur…

Ağu 222007
 

Çalışmalarına her baktığımda, beni durduran trafik polisinin ‘sadece iyi günler dilemek istemiştim’ tadında bir nostaljik ütopik aleme sevk edebilecek, grafik sanatçısı, karikatürist… Atatürk, 1928 yılında Latin Alfabesi’nin tanıtımı için gerekli kitabın kapağını kendisinin hazırlamasını istemiştir. ve biz şu an Türk Harf Devrimi’nin simgesi de olan kapağındaki kızı Ülkü’yle birlikte Atatürk temsilini, onun fikriyatıyla görmüş bulunmaktayız. Onun bu konuda seçilme sebeplerinden biri sanatçı yönünün dışında eski alfabedeki ustalığının yanında Fransızca ve İngilizce bilmesinden kaynaklı Latin Alfabesi’ne de hakim olmasından kaynaklıdır. Milli piyango basılı reklamlarından Türk Ticaret Bankası reklamlarına Tekel’den, Sümerbank’a, Yeşilay’dan İş Bankası’na, Pirelli’den Bayer’e, Kuru Kahveci Mehmet Efendi’den Spor Toto’ya hayata renk katan bir çok reklam görseli ona aittir.

Cumhuriyet rejimini idealize eden milli piyango resimleri sosyolojik ve siyaset felsefesi açısından da incelenmelidir; laikleşen Türkiye’nin sembollerini daha sonraya onun grafikleriyle gelecek neslin görsel hafızasına taşımasındaki en büyük etkendir ve evet bir nevi propaganda niteliği de taşır. Nedir bu semboller: 19 Mayıs’ın dinamik sporcu gençliği, balo resimleri, 23 nisan’da neşe dolan çocuklar, evde oturan mutlu aileler ve daha niceleri..

Sanatçı’nın koleksiyonunu toplama şerefi Ender Merter’e aittir.

sitesi için: www.ihaphulusi.gen.tr