Mar 242009
 

 

Server Bedi

Bir çok yazarın, kimliğini muhtelif nedenlerle gizleyip, takma(müstear) isim kullanarak yazdığı kitapların/yazıların altındaki imzada yer alan isimlerdir. Bu konuda yapılan araştırmalara bakarsak; kaynak olarak üç isim ve kitabı göze çarpıyor: 

 

1. tahsin yıldırım’ın “Edebiyatımızda müstear isimler” sözlüğü 

2. nurullah çetin’in ‘Takma isimler sözlüğü’ çalışması 

3. halil bingöl’ün 23 yıllık çabanın ürünü olduğunu söylediği, “Kaan Mete Aradadur” takma ismiyle yayınladığı “Müteferrikadan günümüze takma adlar mahlaslar lakaplar ve rumuzlar” sözlüğü… 

Yerli ve yabancı müstear isimlerin zenginleşmesini umduğumu da belirterek, yukarıdaki kaynaklardan hareketle, Türk Edebiyatı’nda müstear isimlere örnek olarak verilebilecekler; 

adalet ağaoğlu – parker quinck 

ahmet turan alkan – recai güllapdan 

çetin altan – hadi borazan, hüseyin zurna 

melih cevdet anday – gani girgin 

mustafa kemal atatürk – asım us 

nabi avcı – veysel vedat 

murat belge- raif özben, sadık özben 

niyazi birinci-yavuz bahadıroğlu 

tarık buğra- süleyman yücel 

ebubekir eroğlu – süha kalaycı 

muhsin ertuğrul- servet moray 

erol göka – nedim gürsel 

doğan hızlan – osman giritli 

attila ilhan – abbas yolcu, ömer haybo 

mustafa islamoğlu – yusuf kerimoğlu, sami hocaoğlu 

metin kaçan – jack laban 

sezai karakoç – mehmet leventoğlu, zülküf canyüce 

bahaettin karakoç – aşık rahmani 

necip fazıl kısakürek – ahmet halil 

cemil meriç – cemil şaman, fırsat yoksulu 

rasim özdenören -a. gaffar taşkın 

nuri pakdil – ebubekir sonumut 

iskender pala – pertev pala, ilhami yalınkılıç 

nazım hikmet ran – ahmet oğuz saruhan 

peyami safa – server bedi 

cem yavuz – cahit irmak 

cahit zarifoğlu – vedat can 

hakan albayrak – ahmet kafkas, verner hugo 

hilmi yavuz – ali hikmet, irfan külyutmaz 

fehmi koru – taha kıvanç 

abdullah aymaz – safvet senih 

mehmet şevket eygi – ubeydullah küçük

Mar 222009
 

 

Musa'nın Başağrısı

Türk Nöroşirürji Derneği bülteninde  op. dr. Ali İhsan Ökten’in yazdığı doyurucu makalenin konusu ve ismidir: araştırmasını özetlersek; 

– john keats’e göre; “zevk zaman zaman gelen bir ziyaretçidir; ama ağrı gaddarca bize sarılır kalır.” 

– Yazar Mehmet Eroğlu son romanı “belleğin kış uykusu” adlı romanında acı, mutluluk, bellek, belleksizlik gibi kavramları sorgular. Yazar romanında nasıl karanlık için ışık gerekiyorsa, hayat içinde acı gerektiğini belirtir. mutluluğun geçici bir şey olduğunu acının ise duygu, merhamet ve vicdan gibi erdemlerimizi geliştirdiğini satır aralarında açıklar. 

– Ağrıyı soyut bir ağrı, yani aşk ızdırabı olarak kullanmak isteyen yahya kemal “günlerce ne gördüm, ne de bir kimseye sordum. / yarab hele kalb ağrılarım geçti diyordum” derken “ağrı” kelimesinin başına kalb kelimesini getirmekle kelimeyi soyutlaştırabilmiştir. 

Continue reading »

Tem 152008
 

Matmazal Noraliya'nın KoltuğuPeyami Safa’nın iki dünya savaşı sonrasında oluşan ideolojilerin ve mutlakçı bir düşüncenin romanı olarak anılır. Ferid karakterinin özeleştirileri ve yaşadığı pansiyonun sahibi Vafi bey derken, tek içdünyasını analiz edebileceği Aziz bey ile olan dialogları derken bir bakmışın merhum Matmazel Noraliya’nın evindesin.. Ve o koltukta Ferid’in sanrıları başlar ve Matmazel nam- ı diğer Nuriye ile temasa metapsişik yollarla geçer…Ferid yalnızdır, çünkü ailesi tıpkı o dönemde okumuş bir çok aydın ve orta sınıf üzeri kimse gibi biyolojik benlerinin istekleri doğrultusunda yaşam hazlığındadırlar.Bir bencil anne ve babanın çocuğu olarak yalnızlığı pek normaldir. Köksüzlük hissi ile materyalizme olan bağlılığıyla, inançlı Vafi bey’in dialogları ki mevlevidir bu arkadaş, garip bir hal alır..Sonlara doğru kimilerine göre biraz sıkıcı hal alması, psikolojinin yoğunluğundadır kanımca.. Ve mutlakçı düşüncenin kıskacından kurtulan ve kendisiyle barışan Ferid hali pek haz vermeyebilir ama içsesin ferahlaması iyidir…Bütünleşilen Matmazel’le mesut bitap bir halde, bütün korkularını ve sanılarını bir kenara bırakır. Selma ve peygamberkaşlı Fatma ve çıplak üryan vakalarına yapılan Freud, Adler ve Jung göndermeleri de Safa’nın dönemin ve günümüzün iyi romancısı olduğunun altında yatan anlamlı bir nedendir.. .

Tem 082008
 

Neriman’ın Fatih’te otururken, Batı özelliklerini taşıyan Harbiye kültürüne tav olup, yine Fatih’in muhafazakar yapısındaki Şinasi’ye gidip gelişleri ve bu yüzden kendi babası Faiz bey’in Şinasi’nin yanında olmasından kaynaklı ve Neriman’ın önünde bir Rus kızının, Harbiye ahlakı yüzünden hayalkırıklığına uğraması nedeniyle, bir aile, doğu-batı ve iç çatışma örneği Peyami Safa romanı…Zira Faiz bey, Fatih değerlerini tembel ve uyuşuk kedi, Harbiye değerlerini ise çalışkan ve uyanık bir köpek olarak alegorileştiren Neriman’a şöyle der ki bu da romanın da bahsigeçen çatışmalardan birini özetler niteliktedir:

“Kimi adam vardır ki, sabahtan akşama kadar oturur ve düşünür. onun bir hazine-i efkarı vardır, yani fikir cihetinden zengindir; Kimi adam vardır ki sabahtan akşama kadar ayak üstü çalışır, mesela bir rençber, fakat yaptığı iş dört tuğlayı üst üste koymaktan ibarettir. Evvelki insan tembel görünür velâkin çalışkandır; diğeri ise çalışkan görünür velakin yaptığı iş sudandır.Zira biri maneviyat ile, zihin gayretiyle yapılan iştir, öbürü vücut ve beden ile yapılan iştir. Maneviyat daima daha alidir, vücut sefildir. Yapılan işlerin farkı da bundandır.”