Eki 232010
 

 

 

Orhan Veli Kanık - Müşfik Kenter - Orhan Veli Şiirleri - Kenterler Tiyatrosu

alıp başımı gitmiştim
koşmuşum Ay’a kadar
üstümde ter kokularımla
yorulmuşum germiştim hamağımı
bahar rüzgarında
yapraklarını sallayan iki ağaca
tam gözlerimi kapattım kapatacağım
diyordum değmeyin keyfime aman ha! ! !

birdenbire duydum ismini
hani şu gürültülü takalar geçerken
sessizlik senin sesinle üzerime gelirken
çekilin Orhaan Velii geliyor diye
kulağıma kuşlar fısıldarken
ya gidin başımdan dedim
yalan söylemeyin yok daha neler
aa sonra bir baktım
gökyüzünü boyuyor biri mavi mavi
bir baktım deniz yırtılmış dikiyor biri
Uzaktan tanıyamadım ama
deniz feneri aydınlattı çehreni

 

Ah ah Orhan Veli
biliyor musun çok özlemişim ben seni
…..

/ Reha BAŞOĞUL – ‘Orhan Veli’yle Konuşuyorum Bedenim Boyalı’ şiirinden. [Şiirin Tamamı için >]

Dünyayı midye kabuğunun aralığından gören ve 14 Kasım 1950’de, 36 yaşında, önce alkol komasından olduğu zannedilen, sonradan bir çukura düşmesinin yarattığı beyin tramvası ile öldüğü raporlanan Orhan Veli Kanık’ın sesi, dramı, çocukluğu ve dünyası çoğumuz için sigara yakarken ki pozuyla Müşfik Kenter’in sesiyle örtüşür, öyle zannedilir.

Müşfik Kenter ise 30 yılını verdiği Orhan Veli’yi anlatma sevdasından hala yorulmamış bir sesle ve azimle vazgeçmedi. Kenter Tiyatrosu’nun  2010-2011 sezonunu açılışı da bu anlamlı etkinliğin 30.yılında perdesini tekrar açtığı tek kişilik oyun oldu. Murathan Mungan’ın oyunlaştırdığı, Oğuz Aral’ın tasarladığı dekorlar, Yüksel Aymaz’ın ışık tasarımı ve Selmi Andak’ın besteleriyle canlı piyano eşliğinde bir Müşfik Kenter gösterisi izledik, yine güldük, eğlendik, duygulandık, andık, doyamadık, özledik…

Orhan Veli - Müşfik Kenter - Şiir - Tiyatro - Kenterler Tiyatrosu

Müşfik Kenter’in sesinden dinlediğimiz, Orhan Veli’nin 43 şiirinden oluşan “Bir Garip Orhan Veli” albümü, Fenerbahçe sahilinde yaz günü,bir gece yarısı, kulağımda walkman, adaları seyrederken, hamakta ve deniz feneri ışığında konuçlanan bana, 10 seneden aşkın süre önce, yukarıda bir kısmına yer verdiğim yani “Orhan Veli ile Konuşuyorum Bedenim Boyalı” şiriini yazdırmıştı. Sonradan düşündüğümde “Boyandım”, “Bulutlar”, “Kim bilir?”,”Kırık Kalpler”, “Göçtüler”, Son Nefes” gibi bazı şiirlerimde Orhan Veli’nin ve Garip akımının etkisinde kaldığımı görebiliyorum.

Orhan Veli - Müşfik Kenter - Ben Orhan Veli

Continue reading »

Eki 132010
 

Leyla'nın Evi - Zülfü Livaneli - Nedim Saban - TiyatroKare- CKM - Afiş

“Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden
Eteklerine güneş rengi bir yığın yaprak,
Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak…

Sular sarardı.. yüzün perde perde solmakta
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta…
Eğilmiş arza, kanar muttasıl kanar güller,
Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller
Sular mı yandı? Neden tunca benzemiyor mermer?

Bu bir lisan-ı hafidir ki ruha dolmakta
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta!”

/ Ahmet Haşim – Merdiven şiiri..

Zülfü Livaneli’nin “Mutluluk” romanından sonra gelen, 2006 yılında aynı adla yayımladığı ve 60’dan fazla baskı yapan Leyla’nın Evi, Nedim Saban yönetiminde Caddebostan Kültür Merkezi’nde 8 Ekim günü sahneye kondu. Hiç bir boş koltuk kalmadan izlediğimiz ve seyircinin yaş ortalamasının da ilk bakışta 40 üstünde olduğunu rahatlıkla söyleyebileceğimiz oyunu , kitaptan tiyatroya Zeynep Avcı uyarlarken, dekoru ise bir çok ödüle sahip ve daha önce bu platformda yer verdiğim “Dünya’nın Ortasında Bir Yer”’in harikulade dekorunu da yapan Nurullah Tuncer’e ait.
Zülfü Livaneli kitabının tanıtım yazısında karakterlerini şöyle tanımlıyor:
“Kimi zaman bir savaş bir kentin, bir ülkenin kaderini değiştirir, kimi zaman bir tek kişi koca bir ailenin…

Leyla: Yalılarda doğmuş büyümüş bir paşazade, bir Osmanlı soylusu…
Ali Yekta: Uşaklık kaderini değiştirme ihtirasıyla yanıp tutuşan bir İstanbullu…
Rukiye-Roxy: Almanya’da doğmuş, seks modelliği yapmış bir hip-hopçı…

Kentlisi-köylüsü, varsılı-yoksulu, din hocası, söz sahibi bankacısı, gazetecisi… Her birinin bir nedenle ötekinin yaşamına girdiği, onu değiştirdiği günümüz Türkiyesi… Ve bir roman kahramanı gibi öne çıkan pırıltılı Boğaziçinde, Bosnalılar Yalısının ilginç dünyası…”

İyi bir eğitime sahip bir şekilde yetiştirilen ,yaşı oldukça geçkin Leyla Bosnalı, savaş yıllarında, birbirine aşık olan bir İngiliz subay ve bir Osmanlı yalı kızı anneden dünyaya gelmiştir. Annesini meydana gelen aşk sonucu, “gavurla beraber olma” nedeniyle aile içi cinayetten kaybeden Leyla Hanım, bu süreçte piyano,yabancı dil, bahçe bakımı gibi bir çok eğitimi de almış ve yalısında oturmaktayken, birden zengin bankacı Ömer ve eşi Necla çifti tarafından elinden alınmıştır.

Leyla'nın Evi  - Zülfü Livaneli - Nedim Saban - Tiyatrokare- CKM

Mar 242009
 

 

Server Bedi

Bir çok yazarın, kimliğini muhtelif nedenlerle gizleyip, takma(müstear) isim kullanarak yazdığı kitapların/yazıların altındaki imzada yer alan isimlerdir. Bu konuda yapılan araştırmalara bakarsak; kaynak olarak üç isim ve kitabı göze çarpıyor: 

 

1. tahsin yıldırım’ın “Edebiyatımızda müstear isimler” sözlüğü 

2. nurullah çetin’in ‘Takma isimler sözlüğü’ çalışması 

3. halil bingöl’ün 23 yıllık çabanın ürünü olduğunu söylediği, “Kaan Mete Aradadur” takma ismiyle yayınladığı “Müteferrikadan günümüze takma adlar mahlaslar lakaplar ve rumuzlar” sözlüğü… 

Yerli ve yabancı müstear isimlerin zenginleşmesini umduğumu da belirterek, yukarıdaki kaynaklardan hareketle, Türk Edebiyatı’nda müstear isimlere örnek olarak verilebilecekler; 

adalet ağaoğlu – parker quinck 

ahmet turan alkan – recai güllapdan 

çetin altan – hadi borazan, hüseyin zurna 

melih cevdet anday – gani girgin 

mustafa kemal atatürk – asım us 

nabi avcı – veysel vedat 

murat belge- raif özben, sadık özben 

niyazi birinci-yavuz bahadıroğlu 

tarık buğra- süleyman yücel 

ebubekir eroğlu – süha kalaycı 

muhsin ertuğrul- servet moray 

erol göka – nedim gürsel 

doğan hızlan – osman giritli 

attila ilhan – abbas yolcu, ömer haybo 

mustafa islamoğlu – yusuf kerimoğlu, sami hocaoğlu 

metin kaçan – jack laban 

sezai karakoç – mehmet leventoğlu, zülküf canyüce 

bahaettin karakoç – aşık rahmani 

necip fazıl kısakürek – ahmet halil 

cemil meriç – cemil şaman, fırsat yoksulu 

rasim özdenören -a. gaffar taşkın 

nuri pakdil – ebubekir sonumut 

iskender pala – pertev pala, ilhami yalınkılıç 

nazım hikmet ran – ahmet oğuz saruhan 

peyami safa – server bedi 

cem yavuz – cahit irmak 

cahit zarifoğlu – vedat can 

hakan albayrak – ahmet kafkas, verner hugo 

hilmi yavuz – ali hikmet, irfan külyutmaz 

fehmi koru – taha kıvanç 

abdullah aymaz – safvet senih 

mehmet şevket eygi – ubeydullah küçük

Eki 102008
 

Orhan Veli’yle Konuşuyorum Bedenim Boyalı

alıp başımı gitmiştim
koşmuşum Ay’a kadar
üstümde ter kokularımla
yorulmuşum germiştim hamağımı
bahar rüzgarında
yapraklarını sallayan iki ağaca
tam gözlerimi kapattım kapatacağım
diyordum değmeyin keyfime aman ha! ! !

birdenbire duydum ismini
hani şu gürültülü takalar geçerken
sessizlik senin sesinle üzerime gelirken
çekilin Orhaan Velii geliyor diye
kulağıma kuşlar fısıldarken
ya gidin başımdan dedim
yalan söylemeyin yok daha neler
aa sonra bir baktım
gökyüzünü boyuyor biri mavi mavi
bir baktım deniz yırtılmış dikiyor biri
Uzaktan tanıyamadım ama
deniz feneri aydınlattı çehreni
Ah ah Orhan Veli
biliyor musun çok özlemişim ben seni

bak bak kıskandım şimdi seni
yahu bu bana yapılır mı
elimden almışın deniz kızını?
oh oh cepler de çıkmış dışarı
utanmadan bide sarmışın sırtına balık ağlarını
bedava bunlar galiba…
ne işin var burada senin diye sordun ya
dedim hiç sormaa…
beni de bu havalar mahvetti…
gel gevezelik edelim senle dedin
mahzun duruyorum istersen ilişme dedim
bir sordun neden
bin ah çektim içimden
yine de senin gibi yarım yazmıyorum öyle mısralarımda
yaklaş hele anlatayım sana da
gör bak adalara giden gemiler artık tertemiz geçmiyor
pisletiyorlar güzelim denizimizi
nerde sizin devirdekiler
ya yan yata yata diye söylenirsin değil mi?
sorarım sonra ben onlara
sen üzülme göremedim diye
kurşunkalemim yanımda
tamam tamam unutmadım kırmızı bayraklı
Ah ah Orhan Veli
biliyor musun çok özlemişim ben seni

biraz ölümden konuşalım tamam da
ya öterse ağustosböcekleri
o zaman son nefesimizi veririz işte
görürüz o zaman sonra sonsuz denizi
neyse…
Tüm bedenimi boya sen yine
hani aramızda kalsın ebemkuşağı renginde
Ah ah Orhan Veli
biliyor musun çok özlemişim ben seni

Hayret! …ne sırlar anlatıyorsun da
kafam şişmiyor hayret!
Hala Londra Konferansları’nda bahsediyorsun anladım da
geçti onlar anam babam geçti geçti
şimdi herkes seçimleri sakız gibi çiğniyor ağızlarında
biliyor musun
hani derdin ya
bu gaz maskeleri ay ışığını bilir mi
hep bir ağızdan şarkı söyleyebilir mi
orda duralım…bak onlar geçmedi işte
şimdi de mekanik insanlar çıkarttılar başımıza
aklın sıra
güya şiir yazacaklarmış yavuklusuna
hem de güneş batışında hem de Rumeli Hisarı’nda
peh.. bu da senin falcı kadının sözü olsa olsa
Ah ah Orhan Veli
biliyor musun çok özlemişim ben seni

lakırdılarını, aşklarını anlattın bana tüm gece
ne hayatın varmış senin öyle bee
şeytana uymuşun bi de
eski karının dedikodusunu yapmıyor musun bak yine
sakın ha! hiç değişme
avunalım şairliğimizle işte
Bak aman söyleme Melih Cevdet’le Oktay Rıfat’a
bir sır vereceğim sana
ben sırf seni sevdiğim için seviyorum onları
Mahmut gibi dalga geçmesinler sonra
Ah ah Orhan Veli
biliyor musun çok özlemişim ben seni

Kadınlar mı dedin?
haha ben Mualla’yı atmamıştım sandala ama
senin kadar çılgındım tasalanma
çok çocukluk yaptım senin gibi ben de çok kadınla
adlarını sorma…
yok öyle yağma…
üşenme edebiyat tarihçilerine sor sen de…
ne çektirdin herkese be
bir isim uğruna öyle kütüphanelerde.
hiç komik değil, gülme öyle…
onu bırak da
ben en çok şu balıkçıları anlatırken baktım senin gözlerine
nasıl gözlerdi öyle be
benimkiler bile kıskandı senden akanları
Ah ah Orhan Veli
biliyor musun çok özlemişim ben seni

hadi içelim şu rakıdaki balıkla
salatayı iliştir üstüne dedin de
süt içerim ben dedim de yüzünü ekşittin
meraksız çocuk musun oğlum dedin
kıramadım seni koydum bir kaç damla
o zaman da kafanı ben şişirdim
Ah ah Orhan Veli
biliyor musun çok özlemişim ben seni

bilmezler işte yalnız yaşamayanlar
nasıl korku verir sessizlik insana
nasıl koşarlar aynalara
bir cana hasret
Asıl sen söyle bakalım
biliyorum serde erkeklik var ama
Ağlasam
Sesi mi duyar mıydın mısralarımda
dokunabilir misin gözyaşlarıma
o yerdesin işte biliyorsun
epeyce yaklaşmışım ben sana
seni duydum, gördüm tamam da
nasıl anlatacağım seni
geri döndüğümde insanlara
aman boşveer altı üstü derler deli
gel ağ toplayalım senle bir güzel şimdi
Ah ah Orhan Veli
biliyor musun çok özlemişim ben seni

ya baksana
insan olmak derdin, hür olalım derdin de
niye esir oldum ben sana bu kadar
kelle fiyatına mı yoksa bu da?
Ah ah Orhan Veli
biliyor musun çok özlemişim ben seni

Reha Başoğul