Haz 302018
 

İTÜ mezunu Makine Yüksek Mühendisi olan İbrahim Okur geniş yelpazeye yayılan konulardan oluşan kitaplarıyla oldukça üretken bir araştırmacı yazar. Aynı zamanda Türkiye’de Cumhuriyet devrimleri sonrasında ihmal edilen Sumeroloji konusunda ise Sumer matematiğine konu alan neredeyse tek Türkçe kitabın yazarı. Sumerolog Muazzez İlmiye Çığ ile de yakın dostluğu bulunan İbrahim Okur ile Sumerlilerin matematiğe kazandırdıklarını ve Sumerlilerin Türk kökenleri üzerine konuştuk.

/ Reha BAŞOĞUL

Türk okurlar, genelde Sumerlileri Samuel Noah Kramer’in “Tarih Sumer’de Başlar” kitabı ve sumerolog Muazzez İlmiye Çığ’ın “Kur’an İncil ve Tevrat’ın Sumer’deki Kökeni”,” “Uygarlığın Kökeni Sumerliler,” “Atatürk ve Sumerliler”, “Sumerli Ludingirra”,” İnanna’nın Aşkı” gibi kitaplarıyla tanıyor.

Diğer yandan Cumhuriyet aydınlanmasında Atatürk’ün Sumerlilere olan ilgisi ve bu dönemde Türk Tarih Tezi ve Güneş Dil Teorisi çalışmalarıyla Sumer-Türkçe dil kök bağlantılarıyla ilgili araştırmalar konunun ilgilileri gözünde hala tazeliğini koruyor. Ancak Atatürk’ün ölümünden sonra Türkiye’de devlet nezdinde şu an tüm dünyanın yoğun ilgi gösterdiği Sumer medeniyetlerine ne yazık ki gereken ilgi gösterilmedi.

Oysa medeniyet ve din kökeni araştırmalarına kadar Sumerlilere sahip çıkmak aslında günümüzde küresel politikaların ve fonların içerisinde dahi yer buluyor. İTÜ mezunu Makine Yüksek Mühendisi İbrahim Okur ise birçok alanda yazdığı kitaplardan birini Türkiye’de büyük eksikliği hissedilen Sumer matematiğine ayırmış. Büyük bir medeniyet birikimine sahip Sumerlilerin astronomi, edebiyat dil bilim, bitki bilim, coğrafya gibi alanlar dışında ileri düzey matematik kullanması İbrahim Okur’un “Sumer Matematiği ve Sayıların Gizemi” kitabında ayrıntılarıyla, özel grafiklerle ve tablet fotoğraflarıyla inceleniyor. Kendisiyle gelişmiş Sumer medeniyetini, matematiğini ve bunun günümüze yansımalarıyla ilgili konuştuk.

RB: Sumerolog değilsiniz ancak belki de Sumerlilerin kullandığı matematik kurallarına yer veren en kapsamlı Türkçe kitabı hazırladınız. Bu merakınız nasıl başladı, Sumerolog olmamanız bir engel yarattı mı?

Continue reading »

Mar 162007
 

Vakti zamanının bestseller i, Nasa’nın da gündeminde olan Zecharia Sitchin’in araştırma kategorisindeki kitabı. ilk bakışta, spesifik soruların anahtar cevaplarını araştırmak için elinize alacağınız kitap, gezegenlerin organik yapısı, bitki ve jeotermik örtüsü, gezegen keşiflerinin hikayesi, kuyruklu yıldızlar, keşif araçları, Nasa araştırmalarına farklı bir bakış gibi saymanın anlamsız olduğu bir çok bilgi gözlerinizin ışığını aydınlatacak. ama bana kalırsa asıl parıltı yapacak sorular, bu bilgilerin neyle sonuçlandırıldığı…Yazarın onikinci gezegen kitabını okumadan eline alındıysa anlamsız bir çok bağlantıyla karşılaşacağınız da aşikar olur ki Sümer ve Babil destanlarının da, şu an ki kozmolojik araştırmaların sonuçlarını önceden haber verdiğini anlatan bu kitabın asıl kökenleri de onikinci gezegende yeralıyor.(Marduk ve Tiamat olayı)

Ayrıca kitapta adem ilk tüp bebek mi? gibi spot ifadeler boldur. Bunun dışında Voyagerlar’dan, dna yapımıza, gezegenlerin diziliş nedeninden ,sona başlangıçla yanıt bulunmasına kadar hatta üstüne tuz biber olacak şekilde komplo teorisi istersen de var tabii; Amerikan ve Rus uzay tarihinde oldukça ilginç dönen masabaşı hikayelerinin de sonlara doğru iliştirmesiyle sinir katsayısına hal hatır sormanız gerekebilir.

Şub 222007
 

 

onikinci gezegen

Bu kitabı oluşturmak için 30 yılını veren Zecharia Sitchin’in , Onikinci Gezegen’le birlikte “dünya tarihçesi” adını verdiği kitap dizisinin ilk ürünü. Hepimizin bildiği gibi mitolojik hikayeler, dinsel metinler ve eski uygarlıkların bize bıraktığı bir takım kanıt niteliğini taşıyan bir çok ürün, bu kitabın başvuru kaynakları arasında. Bunları belirtmemin sebebi, herkesin şikayet mektubu olarak göndermişliği bulunan, belge ve kanıt yetersizliğiyle önümüze konulan kitapların, bizleri bilgilendirmekten çok, yanlış yönlere, ufkumuzu daraltarak verilen bilgilerden bu kitabın uzak olduğunu anlatmaya çalışmak. gerçi kitabın iddiası da aynı sebepten ürüyor: “elimdeki kanıtlarla dünya dışı bir uygarlığın varlığına inanmamamız mümkün değil.”bu iddiaların çıkış noktasını oluşturan kitabı okuduğunuzda ise, eski ahit’in ibranice’den dilimize çevrilen alıntılarla oldukça sık bir şekilde karşılaşılması. Çevirilerin kaynakları kitabın sonunda mümkün olduğu kadar düzenlenerek aktarılmış kitabın bir diğer başvuru kaynağı ise, eski uygarlıkların günümüze kalan kalıntılar, yazılı belgeler olup, eski ahit dışındaki kutsal kitaplar da yazar tarafından bu sınıfa sokuluyor. Sümer, Asur, Babil ve Hitit medeniyetlerinin günümüze kalan metinlerinin çevirilerinin deşifre edilmesi ve bir kanıt niteliğine sokulması, yazarın araştırma şevkini artırarak kitabını oluşturmasıyla son bulmuş. Özellikle Sümer ve Akkad metinlerinin üzerine çok düşen yazar, bunların ve diğer kaynakların derlenmiş ve konu ile ilgili kısımlarını irdeleyerek son bir hal vermiş. Vermiş diyorum zira yazarın iddiasına göre, kendi çevirileri ve araştırmaları, elindeki başvurulara göre daha anlamlı ve mantığa yakın. Zecharia Sitchin, yalnız bunları da incelemekle kalmamış, aynı zamanda mitsel hikayelerin ve olguların, astronomi gibi bilimsel tutarlılığın önemli olduğu bir alana girerek köprüler kurarak düşünce çemberini genişletmiş. 

Kitapta dünya dışı uygarlıkların bulunduğuna dair iddiasını ise yazar şöyle açıklıyor: 

“gerçekten de çok sayıda popüler yazar, piramitler veya dev taş heykeller gibi kadim yapıtların, bir başka gezegenden gelen daha ileri düzeydeki ziyaretçiler tarafından yapılmış olduğunu öne sürmekteler.- Zira ilkel insan, gerekli teknolojiye kendi başına sahip olmazdı değil mi? ya da başka bir örnek: yaklaşık 6000 yıl önce hiç bir öncesi olmaksızın sümer uygarlığı aniden nasıl ortaya çıkıvermiştir? Ama bu yazarlar genellikle bu kadim astronotların ne zaman, nasıl ve hepsinden de önemlisi nereden geldiklerini ortaya koymakla başarısız olmaları sebebiyle akılları karıştıran soruları cevapsız spekülasyonlar olarak kalmaktadır.” 

Kitapta bir diğer sık karşılaşacağınız durum ise evrim teorisine olan göndermeleri. Yazar bunun asla böyle olmadığını ve bizim düşünen varlıklar olarak, kitaptaki kanıtları öne sürerek, soyumuzun evrendeki yaşamdan geldiğini anlatmaya çalışıyor. ‘Onikinci gezegen nedir? diye sorduğunuzda, yazarın görüşü itibariyle güneş ve ay da bir gezegen sınıfına girip. Buradan 11 rakamını bulup akabinde gelen 12.gezegen ise yine yazarın iddiasına göre nefilimler diye adlandırdığı dünya dışı zeki ırkın evi olması ve insanlığa gülümüze gelene kadar gelişmesi için yardım ettiği. Zaman zaman astronomi ve astroloji kelimelerinin içiçe girdiği yazılara tanık olduğum kitapta, mantıklı ve elle tutulur bilgilerinin bulunmadığını söyleyemem bir rasyonel duruşum olsa da. 

Kitabın yazılış tarihi 1976 ve Ruh ve Madde Yayınlarından çıkış tarihi kasım 1998 ‘de. İnternetteki araştırma yayıncılığı gelişmediği dönemlerde onikinci gezegen, bu kadar süre geçip de geç çevrilmesine rağmen, hakkında yazılmış en iyi kaynak özelliğini koruyor, başvurduğu belgeler itibariyle.