Haz 302018
 

Kemal Kaan Arslanoğlu, Arif Yavuz Aksoy ve İlknur Arslanoğlu tıp alanından gelen üç eğitimci… Üç ismin de hem bilim hem de edebiyat alanında çok sayıda eseri var. Üç ismin ortak aklıyla ortaya koyduğu ‘Güneş-Dil Kuramı ve İlk Güneş-Dil Sözlüğü’ kitabı, Türkiye’de dilbilim alanında tabu denilebilecek bir teoriye, hem tarihsel süreciyle, hem eleştirilerin kimler tarafından, ne zaman ve ne nitelikte yapıldığına dair seçkileriyle açıklama getiriyor. Güneş-Dil sözlüğü gibi somut bir çalışmayla, Atatürk’ün teşvikiyle oluşan Güneş-Dil Teorisi’nin tekrar canlanması gerektiğine dair bir görüşü hayata geçiriyor.

/Reha BAŞOĞUL

Arslanoğlu, Hint Avrupa dil ailesi üzerinden dayatılan ırkçılığı da ağır eleştirilere tabi tutarken, nihayetinde yeni araştırmalar eşliğinde, Türkçe’nin neden kök dil olarak kabul edilmesi gerektiğini gösteren bir sözlük ekiyle kitabı tamamlıyor.

Atatürk’ün, geniş bir kapsamda ele alınması gerektiğini düşündüğü ve dönemin yabancı bilim insanlarına Türk Dil Kurultayları’nda sınattığı Güneş Dil Teorisi, 1936 yılında Abdülkadir İnan’ın hazırladığı ‘Güneş Dil Teorisi Üzerine Ders Notları’ adlı üniversite ders notu niteliğindeki kitabında şöyle tanımlanıyordu:

“Güneş-Dil Teorisi’nin ortaya koyduğu mühim esaslardan ve keşfettiği kanunlardan biri, ‘Güneşin ilk insanlar için her şeyden üstün bir obje olduğu ve dilin zuhurunda da ilk amilin güneş bulunduğu’ meselesidir. Bu teorinin ortaya koyduğu kanunları hulasa eden broşürde bu mesele şu suretle izah edilmektedir: İlk insanın her şeyin üstünde tanıdığı ve her şeyin üstünde tuttuğu ilk obje, güneş olmuştur. Güneş onlar için her şeydi. Güneşi tetkik ede ede onun vasıflarından ve hareketlerinden, maddî ve sonra ruhî, fikrî mefhumlara intikale başladılar. Ondan aldıkları başlıca mefhumlar şunlardır:

1- Güneşin kendisi; esas, sahip, allah, efendi, yükseklik, büyüklük, çokluk, kuvvet, kudret.
2- Güneşin saçtığı ışık, aydınlık, parlaklık.
3- Güneşin verdiği sıcaklık, ateş.
4- Hareket, imtidat, zaman, mesafe, yer, kara, toprak, gıda, hayat, büyüme, çoğalma.
5- Renk, su.
6- Ses, söz. îlk insanlar, bütün bu maddî ve fikrî varlıkları, güneşe verdikleri isimle biribirine anlatırlardı.

Güneş-Dil Teorisi’nin müessisi eski ve yeni bütün Türk lehçelerinde kullanılan kelimelerin manalarını inceleyerek bu kanunu bulmuştur. Filhakika, Türk dilinde (ve başka dillerde de) kullanılan herhangi bir kelimeyi tetkik edersek onda güneşten alınmış olan yukarıda söylediğimiz mefhumlardan birini buluyoruz. Bu cihet o kadar vazıhtır ki her kelimenin etimolojik analizi yapılırken mesele kendi kendine meydana çıkıyor.

Güneş-Dil Teorisi’nin keşfettiği bu kanun, Türk dilindeki bütün eski ve yeni kelimelerin yalnız bu bakımdan tetkikini icap ettirmekle kalmıyor, Türk kültür tarihine ve eski Türk kültüne ait vesikaları da bu yoldan tetkik etmek lüzumunu günün meselesi olarak önümüze koymuş oluyor. Türklerin eski vatanlarında yapılan hafriyatta elde edilen asariatika, eski Türk diline ait tarihî malûmat, kezalik Altaylıların ve Yakutların an’anelerinde mevcut ‘Güneş kültü’ne dair rivayetlerin de hep bu esaslar dahilinde tetkiki lâzım geliyor. Bu sahada, yalnız dilcilerimiz için değil, tarihçilerimiz, arkeoloğlarımız, ruhiyatçılarımız, sosyologlarımız ve folklorcularımız için de önemli ve ulusal vazifeler vardır.”

İnan’ın da belirttiği son cümleye uyacak şekilde Güneş-Dil Teorisi’ne yaklaşan, edebiyatçılığı dışında psikiyatri uzmanlığı da bulunan ve Devrimciler, Kayıp Devrimin Öncesinde, Yüzü Silinenler gibi romanları ve kuram alanında Evrim açısından Devrim, Politik Psikiyatri, Futbolun Psikiyatrisi, Evrimci Açıdan Din-Psikoloji-Siyaset gibi kitapları yazan Kaan Arslanoğlu ile Güneş-Dil Teorisi’ni ve kitabı konuştuk. Continue reading »