Eki 042009
 

Antichrist Poster

2009 yılında yapılan Cannes Film Festivali’nde filmin başrol oyuncusu Charlotte Gainsbourg’a En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü getiren Lars Von Trier’in nihai eseri Antichrist, daha önce Sex&Lucia filminde de benzer yorumlarında da gördüğümüz gibi yine 18+ uyarısıyla bir çok ülkede çok izleyici tarafından pornografik ve sadizm unsurları bolca barındırılıp dışlanacaksa da, hatta izleyicilerin bir kısmının salonu terkettiği bolca duyulacak olsa da aslında içsel dünyamızdaki nesne geçişlerini kontrol edemeyişimizin bir psikolojik tahlilini gözler önüne sermesi açısından dibine kadar izlenip düşünülmesi gereken bir Lars Von Trier sanat eseri…

Yönetmenin 2 yıl önce yaşadığı acılara dayanarak senaryosunu yazdığı filmde, diğer senarist olarak yine benzer dinsel altmetinler ve tabularla özlük kavramını karşı karşıya getiren  Danimarka bağımsız sinemasının en çarpıcı filmlerinden biri olan Adem’in Elmaları(Adam’s Aebler) filminin senaristi Anders Thomas Jensen’in de senaryoda parmağı olduğunu görmek şaşırtıcı değil. İki oyuncudan oluşan filmde Charlotte Gainsbourg’un yanında erkek figürü olarak ise Manderlay’den de tanıyacağımız Williem Dafoe oynuyor.

ROL/NESNE KARTLARI DAĞITILIYOR

AntiChrist dört bölümde anlatılıyor: Izdırab, Acı, Çaresizlik ve Üç Kral.

Continue reading »

Mar 172009
 

laing_rd
Antipsikiyatri kuramcısı olarak anılan Laing, daha sonraları görüşleri kuantum kimyasındaki tartışmalara da referans olmuş ve de yaptığı terapilerde kişinin psikolojik problemlerini dış dünyanın hastalıklı olmasına bir şekilde bağlayıp, hastayı hasta olma halinden “bir nevi” kurtardığı ya da akladığı telkinlere mazhar olmuş kişidir de. “Delilik her zaman kişiliğin çökmesi olarak anlaşılmak zorunda değil, bir atılım olarak da düşünülebilir. Tutsaklık ve varoluşçu ölüm olduğu kadar, özgürleşme ve yeniden doğuşun da tohumlarını taşıyor olabilir…” diyerek şizofreni gibi hastalıklara ‘ontolojik güvensizlik’ diyen bir tavrı benimsemiştir. “Bölünmüş Benlik” adındaki kitabı kabalcı’nın Beşiktaş şubesinde kolay bir rafta alınması adına halen sergilenmektedir.

Ayrıca ve çoğu insanın hemen hatırlayacağı üzere ; “Hayat cinsel ilişki yoluyla bulaşan ölümcül bir hastalıktır.” şeklinde ifade ettiği eşsiz bir metaforik sözüm de sahibidir.

Kas 172007
 

 

jacques lacan

Bir zamanların şairi olmasına şaşırmamakla beraber, ölümüne Freud Ekolü’nü savunan, ironik bir şekilde antipsikiyatri savunucusu olan fransız psikiyatr. Borges’in “dilimden çıktıktan sonra söylediğim şey artık bana ait değildir” mantığına, lacan da hemfikirdir, yani varlığını, dilin ona sunduğu kadar tanıyabilen bir çerçevede oluşturduğunu savunur. Bastırma ve Yüceltme kavramlarını tek bir çatı altında birleştirmesi, bunun sebebi de kendi gerçekliğiyle, düşüncesi arasında büyük ve belirgin fark olmasını sağlayan kültürel özne pozisyonudur. Parçalanmış beden, ayna evresi ve odipial evre ile gelişimi üçe ayırması Freud’un otoerotizm ve narsist evreleriyle örtüşür. Ona göre insan, düşlerinden yaşam enerjisini alır ama hayalkırıklığıyla ilerler… 

Tüm bunların dışında dilin paradoksal ölçütleri konusunda kendisiyle hemfikir olsam da Lacan bir çok olguyu matematiksel açıklarken maalesef “matematik diliyle” saçmalamıştır. Bunun da detaylarını “Son Moda Saçmalar” kitabındaki Lacan incelemesi tavsiye edilir…