Eki 042006
 

 

bagislanmisbirgunahkarin

Gizemli ve bir o kadar da düşündürücü bir yazar buldum karşımda. Şeytanla yüzleşmek gibi birşey bu. Ama önce kitabın oluşum hikayesini anlatmak isterim.

İlk olarak 1824 yılında yazar James Hogg ismi kullanılmadan basılmış. Bunun nedeni Kalvincilerden gelecek olası bir baskı ya da tehditlermiş. Tek tük satılmış o zamanlar sonra 1828 yılında bu cesaret verici satışların etkisiyle İntihar Etmiş Bir Adamın Mezarı ve bu sefer yazarın ismi de eklenerek basılmış. 1837 ‘de Bir Fanatiğin Özel Anıları ve İtirafları olarak çıkmış. Sizin okuyacağınız kitap ilk basılan yani 1824’teki halini temel alarak düzeltilmiş ve basılmış.

Kitap hakkında yazılan çizilen eleştiriler oldukça fazla. Bir tanesi yazarın yaşantısı ve kimliğinden dolayı bu eseri aslında onun yazmadığı konusunda gelmiş.

Peki kimmiş bakalım bu yazar.? Kitabın önsözünde de bulabileceğiniz gibi James Hogg çiftlik yaşamı süren bir çoban. Ama edebiyata da işi kadar önem gösteren bir çoban. Bu kitabı onun yazamayacağı iddiası da bu çobanlıktan geliyor zaten. Ancak unuttukları bir şey var ki bence, dünyada tanınan ne ilk çoban ne sonuncusu James Hogg. 1793 yılında şiir yazmaya ve yayınlatmaya başlamış. Esas patlamayı 1813 yılında yazdığı bir şiiriyle sağlamış ve şöhret denen kelimeyi daha iyi anlamış. Bu şöhret Buccleuch Dükü’nden çiftlik olarak meyvesini vermiş. Yaşamı da bu çiftlikte geçmiş çoğu zaman.

Hogg’un toplumsal dışlanmaya maruz kalan karakterlere düşkünlüğü ve bu kişilikleri önplana çıkarma seçimi bu kitapta önplanda gözüküyor.

Kitabın konusu ise 18. yüzyılın başlarında İskoçya’da Kalvinist bir ailenin büyük bir çöküş yaşayan oğlunun, hayatı bir yabancı tarafından değiştirilmesi sonucu bir dizi cinayetin sorumlusu olması.

Kitapta ise bu olayların bir editörün bir de günahkarın ağzından birbirinden farklı olarak dinlemeniz. Kitabın baş kahramanı Robert Wringhim ,dışlanmış karakter olarak şeytansı yabancı kurduğu ilişki ve bunların akabinde gelen cinayetleri ustaca işliyor.

Kitabı okurken günlük hayatın akışıyla, şeytanın gücü arasındaki geçişler çok bariz belli oluyor. Cinayetler de keza çok garip bir şekilde işleniyor. Bazılarınız hayran kalabilir, kimileriniz ise basitmiş diyip geçebilir. Kitabı da ilginç kılan da bu zaten. Değişik kişiliklerin içindekiyle bütünleşip algılaması ve yorumlaması…

Açıkçası ben okurken çok büyük keyif almadım. Çok düşünmedim ve aman aman bir kitap gibi görmedim. Ancak cinayetler ve anlatım dili biraz mistik geldi bana. James Hogg’un kaleminden, Işıl Elçin çevirisiyle dilimize çevrilen kitap, 6:45 yayınlarından bize ulaşıyor.

Eki 042006
 

 

ataturktenhicyayinlanmamisanilar

Atatürk’ün hiç yayınlanmamış anılarını ,Yurdakul Yurdakul onlarca kişinin anılarından derlediği bir kitap haline getirmiş. Önce yazar hakkında bir takım bilgiler vermek istiyorum:

Prof. Dr. Yurdakul Yurdakul babası aynı zamanda Atatürk’ün korumalığını yapıyor ve kitapta babası ve arkadaşların ilettiği anılardan oluşmakta.

Esasında yazarın dediğine göre bu anıların yayınlanması oldukça gecikmiş ve ilk başta elinde bu kadar anının olmasını kitap halinde düşünememiş Yurdakul Yurdakul

Bu anılar 1919-1938 yılları arasını kapsayan “Atatürk’ün nöbet defteri”nden , Prof. Dr. Utkan Kocatürk’ün “Kaynakçalı Atatürk Günlüğü”nden ve o zaman çıkan gazetelerdeki haberlerden araştırılarak olayların yer-zaman-mekan gerçekliği belirlenmiş.

Cumhuriyet çocuğu Cemal Kutay’ın önsözüyle başlayan kitap, Yurdakul Yurdakul’un medyamızdaki ünlü isimlere yolladığı açık mektupla son buluyor. Bazı eleştirileri ise kimileri için dikkat çekici olabilir. Yapılan bazı yanlışların uyarı bazında dile getirilmesi, varolan uluorta atıp tutma alışkanlığının bizim manipulasyon seven yanlış medya üslubu ile özdeştiğini gösteriyor.