Tem 092007
 

Katyuşa

 

Bakmaya korkardım 

kadınlığını gözlerine sürmüş 

bakışlarını da sarışınlığına saklamış 

o safdilli Rus kızına… 

bu nedenle anlatmak istedim sizlere 

ona yazdığım upuzun bir bilina… 

 

adını soranlara 

hemen cevap vereyim: 

adı Katyuşa 

safdilli, temiz kalpli Katyuşa… 

eğer sıkılmazsanız 

dönmek isterim ta en başa: 

 

Suyun kadınıydın 

suda bir akıntıydın 

yalnız suyun 

yaşlı taşlarıydın sen Katyuşa 

birkaç kez yıkandım orada 

körtopal yazdıklarına 

değnek olmayan yazdıklarımla 

elimi soktum suyuna 

ama tutunamadım bir türlü 

kimi geceler akmayınca 

dondu suyun 

kimbilir belki 

o gecelerde buz tutmuş 

belki de su yutmuştun Katyuşa 

galiba Sen akarken Hazar’a 

Ben çoktan çatlamıştım Baykal’da… 

 

zar zor beslerdin 

kafeslenmiş bedeninde bir kukuşka 

o dört duvar arasında 

ötmeye çalışırdı 

sabahın altısında 

her kalkmaya çalıştığında 

bağırırdı kukuşkanın nefesi 

biliyorum 

bülbüllere benzemezdi de hiç sesi 

hiç alışamadın değil mi 

kokuşmuşluktan hayatlarımızı 

satışa çıkardığımız bu Rus pazarına 

sebebini iyi biliyorum 

çünkü çok yalnızdın sen Katyuşa…. 

 

hastalığını anlayınca 

Götürdüm seni Doktor Jivago’ya 

saatlerce baktı sana 

ve geldi anlattı bana: 

‘Bu Rus kızı çok hasta 

kalbinde varmış bir matruşka 

her birini tek tek açsalarda 

yine varacaklarmış öz bir insana 

üzgünüm ama 

hastalığı tam bir ümitsiz vaka…’ 

işte bu çok dokundu gamsızlığıma 

çünkü çok hastaydın sen Katyuşa…. 

 

ani bir gece baskınında 

keder askerlerine yakalanan 

kurşuna dizilmeden önce 

Sevgi mahkumlarını kışkırtan 

Bir Rus kraliçesiydin de sanki 

kapatmışlardı seni Kremlin Sarayına. 

seni kurtaramayanlar arasında 

Bolveşik ihtilalina katılan 

aşka susamış bir adamdım bende 

o gece Kızıl Meydan’da… 

öylece baktık akan kanlarına 

çünkü çok acılıydın sen Katyuşa… 

 

bir başka gece 

askerleri atlatmıştın 

karlı Ural Dağlarını bile aşmıştın 

vagonlarına tebessümler yükleyip 

sevgi trenini korku garıma bırakmıştın… 

biliyorum 

hiç de raydan çıkmamıştın 

ama ne olduysa ondan sonra 

bir daha uğramaz oldun garıma 

çünkü çok gururluydun sen Katyuşa… 

 

bazen konuştun adını bilmediğim insanlarla 

o zaman kaptırmamıştın kolunu daha 

aklı iki bacak arasında 

dedikoducu partizanlara. 

çoğu zaman benzettiler seni 

aşkını bulamamış Anna Karenina’ya 

bilirim ki güldün geçtin sen bunlara 

hem sen de yaymaz mıydın ortalığa: 

‘iyi bakın bu adama 

o Gorki’nin üniversitelerinden çıkmış bir deha..’ 

ben de o zaman gülerdim sana 

derdim ki 

bak şu sibirya kaplanına 

bak şu cüce kalmış kayınlara 

bak şu taygaya 

asıl onlar deha.. 

konuşurduk senle işte böyle 

bir akşamdan öbür akşama 

çünkü çok yaralıydın sen Katyuşa… 

 

alışmıştım Tanrı’ya olan isyanına 

onun sesini kısıp 

dayardın ayinleri kulağına 

gözlerini kapayarak 

bakardın Ortodoks Klisesindeki mumlara 

alev alev yakardın boşluğunu o korolarla 

bilmezsin ki 

bu yüzden ben her gece 

çalınca O Çiçorniya 

Tanrının mumlarını söndürüp 

birkaç ölünün küllerini serptim oraya 

sana söyleyemezdim 

çünkü çok sancılıydın sen Katyuşa…. 

 

gözyaşlarınla yazdığın her mektubuna 

cevap veremedim bir kaç satırla da olsa 

lakin acılarım dul kaldığında 

boğuştum yazdıklarımı suda boğanlarla 

günahlarım esir düşmüştü karabasanlara 

güya benzetmişler beni 

sayı kaçakçısı bir Rus casusuna 

kıskıvrak yakaladılar beni oracıkta 

bu sırada benden haber almamalıydın 

çünkü çok korunmasızdın sen Katyuşa… 

 

hatırlarsın ki 

hüznüm neşelidir 

düşündüm de 

böyle olmalı da seninki 

o yüzden Katyuşa 

tam da sus demişken Rachmaninoff’a 

Tchaikovsky de girmişken mezara 

elime alacağım bir balalayka 

ve senle yapacağız şimdi kalinka: 

‘Üzülme Katyuşa 

Gülümse Katyuşa 

hayat 

hepimize suç ve ceza…’ 

nasıl nakarat ama 

bunlar 

sana yazdığım son sözlerden kalma 

o yüzden 

biraz neşelenelim istedim 

çünkü çok güzel gülerdin sen Katyuşa… 

 

 

aklıma gelmişken 

sen hala yenikmisin 

Çileklerin Kızıl Ordusuna 

bir türlü savaştıramadık onları 

Dondurmaların Beyaz Ordusuyla 

ya çikolatalar 

rehin mi alındılar onlar yoksa 

evini kuşatan karıncalarca 

sormak istedim 

çünkü çok severdin sen Katyuşa… 

 

bense üşüyorum Katyuşa 

özlemin Rus Ruleti oynatmadan bana 

aklımı çoktan teslim etmeliydim Rus mafyasına 

o yüzden ısıtamıyorum yüreğimi 

içsem de iki duble votka 

başımı da soksam kalpağa 

hatta korlanmış orağı saplayıp 

çekiçle vursan da bağrıma 

sen gülmedikçe 

sen dirilmedikçe Katyuşa 

ben üşüyorum 

ben donuyorum 

yüreğimin Moskova soğuğunda…

 

Reha Başoğul

If you enjoyed this post, please consider leaving a comment or subscribing to the RSS feed to have future articles delivered to your feed reader.

 Leave a Reply

You may use these HTML tags and attributes: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>

(required)

(required)

Kapat