Ağu 182003
 

İlk Cuma

Yorgun bir akşamüstü bu
sıradan bir kaderin oynandığı ilk cuma
sahiller, sokaklar ve yılanlar yine orada bekliyor onu
kendimin çaresini arıyorum bezmeden, düşmeden

bir çizgi görüyorum ilk başta uzaktan
Biraz yakınlaşınca çukurlukları seçebiliyorum
Ve büyüyor gitgide
ışığa da ihtiyaç yok, hissedebiliyorum çünkü

evet bir yaşamın gözyaşlarının bıraktığı izler bunlar gözlerimin altında
her gün bir savaşta bayrağını kaybeden askeri oynamak gibi bir anı yaşadığım oralarda
bir nilüfer yaprağında yıllardır süzülmek kadar çaresiz, bir o kadar da güzel

nedir istediğim senden benim
kuytu köşelerde para verdiğin dilenciler kadar açsın bu hayata
eğer bir müzisyenin bestelediği hüzün nağmelerinde yaşıyorsan hala
dönüp bakma orada çalana, çünkü duydukların senin ölüm çığlıkların

işte bu yüzden belki yok etmeliyim o izleri oradan
o izleri kimbilir, kırdığım şişelerle beni bekleyen adadaki, zamanı bilen birine ulaştırmalıyım
bir çeltik daha atmaz belki artık

uçların adamı olduğum yıllar
kezzapların sıcaklığını tadardın
doğanın sana verdiği her şimşek
çevrene koyduğun önyargılar kadar yüklüydü

anlayamadım işte, biraz akılmış ihtiyacım olan
o izlerin gördükleri
nedense bir bebeğinki kadar
haketmiyorum işte ondan,
her gördüğümde acı veriyor maalesef

Sandaldaki aşıkları bilir misin
hani kuğuları seyredeler de koklaşırlar
ve sonra aşkı anladık diye bakarlar beraber sudaki akislerine
bilmezler ki baktıkları gördükleri, yaşadıkları aşk değil

Sıradan kaderin ilk cuması
yine istanbul, yine bir ayna
Bu sefer zorlanmadan çıkan sıradan bir gözyaşı daha hızlı damlıyor
Belki yüzümdeki izlerin arttığındandır
Ona sormalı sebebini
Nedersin hayat kardeş, çok mu hızlı akıyorsun artık ha?

Reha Başoğul